CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu mayıs sonundan bu yana iktidarın muhalefeti "sokağa dökerek OHAL ilan edeceğini" iddia ediyor. En son 3 CHP ve HDP'li ismin milletvekilliğinin düşürülmesinden sonra bu söylemini genişletti. HDP'nin "ortak mücadele" çağrısına ve Hakkâri ile Edirne'den Ankara'ya yürüme önerisine dolaylı karşı çıktı. Ve radikal CHP'lilerin "yeni bir adalet yürüyüşü" talebini de şu argümanlarla doğrudan reddetti. Başkan Erdoğan "Muhalefeti provokasyonlara açık şekilde sokağa dökmek ve bu gerginlik üzerinden politika yapmak" istiyormuş. "Bu tuzağa düşmemeli, Erdoğan'ın oyununu" bozmalıymışlar.
Tam Kılıçdaroğlu tipi kurnazlık... Hem kendi partisinin radikallerini kontrol etmek hem de HDP'nin isteğini geri çevirmek için iktidarı "tuzak" kurmakla suçluyor. Kılıçdaroğlu'nun bu yeni "OHAL" söylemi ziyadesiyle güvenlikleştirici. Güvenlikleştirmeyle ilgili hep iktidarlar suçlanır ancak Kılıçdaroğlu'nun son kurnazlığı Türkiye'de muhalefetin nasıl bir tersine güvenlikleştirme yaptığını gösteriyor.
***
Bu söylem Erdoğan karşıtlığını beslemekle kalmıyor. Tüm getirisini de CHP siyasetine kanalize etmeye çalışıyor. Böylece HDP'ye beklediği "demokratik desteği" vermediği gibi, İP'yi de rahatsız etmeyecek bir yere konumlanıyor. "Erdoğan'ın oyunu" diyerek sokağa dökülecek CHP ve HDP radikallerinin olası şiddetini iktidarı suçlayarak engelliyor. HDP'nin marjinallikten kurtulmak için istediği ancak CHP'yi de tartışmalı hale getirecek o desteği vermiyor. Halbuki CHP'nin pasif tutumunu eleştiren çevreler "kitlesel yürüyüş riskli ise HDP'li vekillerin yürüyüşüne CHP'li vekiller de katılsın" önerisiyle ısrar ediyor.***
Bu marjinalliğin sebebi elbette PKK terörü ile arasına mesafe koymaması ve Kandil'in iradesinin altında ezilmesi. Uzun yıllardır Türkiye'nin hem içeride hem Irak ve Suriye'de mücadele ettiği terör örgütü PKK ile HDP'li siyasetçiler arasındaki organik bağlar HDP'yi kapattırabilecek boyutlarda. İspanya'da Batasuna, HDP'nin yaptığından daha azıyla kapatıldı. Teröristlerin cenazesine katılmak, belediye araçlarıyla teröristler için hendek açmak, para yardımında bulunmak, "PKK/YPG'ye sırtına dayamak", "Kürt sorunu devam ettikçe, gerillaya da katılımlar olacak, savaşlar da olacak" beyanları vermek demokrasinin sınır taşlarını aşmaktır. Bu yüzden seçim dönemi müttefikleri bile ne HDP ile ortak mücadeleye yanaşıyor ne de kendisine masada yer veriyor. HDP kendini sadece seçim dönemlerinde görünür kılan bir marjinalliğe saplanmış durumda ve çıkış da görünmüyor.