Üç erken seçimin ardından geçen Pazar günü İsrail'de koalisyon hükümeti kuruldu. Netanyahu 18 aylığına başbakan olurken Mavi-Beyaz İttifakı lideri Gantz da sonraki 18 ayda başbakanlığı devralacak. İsrail'de hükümet krizinin bitmesi Ortadoğu'da yeni gerilimleri besleyecek. Nekbe'nin (Büyük Felaket) 72. Yılında İsrail yayılmacılığı yaz aylarının sıcak gündeminin başköşesine oturacak. Zira Netanyahu ve Gantz'ın koalisyon sözleşmesinde 1 Temmuz'dan itibaren ABD Başkanı Trump'ın 28 Ocak'ta açıkladığı "Barış Vizyonu" Planının Knesset gündemine getirilmesi var. Yani, Tel Aviv, Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerini ve Ürdün vadisini ilhak etmeye hazırlanıyor. Netanyahu yeminden önce olası ilhakı "Siyonizm'in tarihinde şanlı bir sayfa" olarak niteledi.
Netanyahu'nun gördüğü tarihi fırsat
Bu olası ilhaklarla 1967 sınırlarına dayalı iki devlet çözümü tümüyle rafa kaldırılacak. İsrail yayılmacılığı (tek devlet seçeneği) Filistinlilere ve dünyaya dayatılacak. Nüfusunun önemli bir kısmını Filistinli mültecilerin oluşturduğu Ürdün, Kudüs ve diğer kayıplarla birlikte ciddi bir meşruiyet krizine yuvarlanacak. Yeni bir Filistinli göçüyle yüzleşecek. Nitekim Ürdün Kralı Abdullah, ilhak kararının "Ürdün Haşimi Krallığı ile büyük bir ihtilafa yol açacağını" söyledi. Ancak bu uyarılar Tel aviv için hiçbir bir anlam ifade etmiyor. Netanyahu tarihi bir fırsatı yakaladığını düşünüyor. Arkasında yeni koalisyonun ve ABD'nin güçlü desteği var. Trump, başkanlık seçimine giderken ilhakı teşvik ederek Yahudi-Evanjelik oyları hedefliyor. Körfez ülkeleri ve Mısır ile İsrail'in ilişkileri hiç bu kadar iyi olmamıştı. "İran tehdidi" etrafında kurulan ittifak sebebiyle önde gelen Arap ülkeleri Filistin konusunda etkisiz durumda.
Pompeo, Çin uyarısı için gitti ancak...
ABD Dış işleri Bakanı Pompeo hükümet kurulmadan hemen önce İsrail'e giderek hem Netanyahu hem de Gantz ile görüştü. Salgın ortamında yapılan bu seyahatte Pompeo'nun asıl amacı Tel Aviv'i Pekin ile son birkaç yıldır altyapı, iletişim ve güvenlik alanındaki iş birlikleri sebebiyle uyarmaktı. Covid-19 salgını ile "bir soğuk savaşa" dönüşen ABD-Çin rekabetinde Washington'un yanında durması için baskılamaktı. Bu seyahatte İran ve ilhak meselesi de müzakere edildi. Pompeo'nun ilhakı "İsrail'e ait bir karar" olarak nitelemesi hem Netanyahu'nun Temmuz'daki ilhak planına destek verdiğini hem de ilhakın muhtemel sonuçlarını konuştuklarını gösteriyor. Seçim öncesi Trump Yönetimi ilhakı "barışa katkı" olarak pazarlama niyetinde. Hatta Demokrat aday Biden'ı bu konuda sıkıştırmaktan da geri durmayacak.
En büyük tepki nereden gelir?
ABD'nin Güvenlik Konseyi'ni bloke ettiği BM sisteminden ilhakı engelleyecek bir inisiyatif beklenemez. Tel aviv ile aynı dalga boyunda bölgesel siyaset yürüten önde gelen Arap ülkelerinin resmî açıklamalar dışında etkin bir karşı diplomasi atağına geçmesi olası değil. Arap isyanlarını iç savaşlara dönüştüren Körfez monarşileri sadece Arap dünyasında demokratik rejimlerin kurulmasının engellenmediler. Aynı zamanda İsrail yayılmacılığı için bölgeyi hazırlamış oldular. Trump'ın başkan seçilmesiyle ikinci fırsatı yakalayan İsrail şimdi Covid-19 salgınından da en avantajlı çıkmak istiyor. İsrail yayılmacılığına karşı en büyük tepkinin yine Türkiye'den gelmesi bekleniyor. Kudüs'ün sözde başkent ilan edilmesinde olduğu gibi "Ürdün Vadisinin ilhakına" karşı da Ankara uluslararası toplumu hareketlendirecektir. "İki devlet" çözümünü isteyen Avrupa ülkeleri de bu ilhakı reddedecektir. Diplomatik tepkiyi umursamayan İsrail'e etkin cevap, AB'nin Filistin'i resmen devlet olarak tanıması olabilir. İlhakı gerçekleştiren isimlere ve şirketlere boykot ve ambargolar gündeme alınabilir. Ne yazık ki günümüz dünyasında hakkaniyetli bir barış planını hayata geçirecek bir güç dengesi bulunmuyor. Not: Milletimizin 19 Mayıs Bayramını tebrik ediyorum.