Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

CHP, polemikler ve kutuplaşma

Covid-19 ile mücadelede kısmi normalleşmeye doğru giderken CHP yönetimi daha sert polemiklere başvuruyor. Kimi zaman Türkiye'nin virüsle başarılı mücadelesine gölge düşürmek için yalan üretiyorlar. Kimi zaman da kalkışma ve darbe imalı açıklamalarda bulunuyorlar.
CHP Grup Başkanvekili Özel, "Saray rejiminin sonu geliyor" diyerek devlet memurlarına "iktidara geliyoruz ve bir kısmınıza devri sabık yapacağız" tehdidinde bulundu. Yine İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu da "önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde bir iktidar değişikliğini, hatta bir sistem değişikliğini görüyorum" cümlelerini kurarak kalkışma veya darbe iması yaptı.
Bu imaları yapanlar 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yargılanma sürecini FETÖ'nün tiyatro söylemine uygun şekilde "sivil darbe" diye niteleyen partinin yöneticileri. Tek Parti zihniyetini bir türlü üstünden atamayan ve seçimlerle başaramayınca askeri veya yargı vesayetiyle iktidara gelme sabıkası bulunan CHP'nin grup başkanvekili ve İstanbul İl Başkanı.

Neden Şimdi Sertleşiyorlar?
CHP'nin bugünlerde radikal bir dile başvurmasının Türkiye'nin virüsle mücadelesindeki başarısının kendilerine istedikleri fırsatı vermemesiyle alakalı. İktidarı eleştirme alanının daraldığını görüyorlar. Virüsle mücadele normalleştikçe işsizlik ve dar gelirler üzerinden popülist bir siyaset yapmanın zeminini hazırlıyorlar. Korona günlerinin dünyada sosyal devletin sorgulanmasını getirdiğini ve bunun da CHP için imkân olduğunu düşünüyorlar. Devletin bu konularda neler yapması gerektiğini muhalefetin dillendirmesi demokratik siyasetin içerisinde elbette. Ancak CHP'nin ideolojik polemik, suçlama ve yalanlar etrafında radikal bir "saray rejimi" söylemine ve devri sabık yapma tehditlerine savrulmasını tehlikeli buluyorum.
Bu demokratikleştirici etkide bulunacak bir dil değil. CHP'nin son seçimlerden beri kullandığı yeni kutuplaştırıcı tarzın yansımaları. Salgın, ekonomik sorunlar ve iktidara tepkiyi harmanlamaya çabalıyor. Böylece, muhalefet cenahındaki radikallerin öfkesini besleyerek tüm tabana yaymak istiyorlar.
Bu tür radikalleşme ile Türkiye'yi erken bir seçime zorlamak hiç de "hayırda yarışan" bir muhalefet örneği değil.Demokrasilerin sınırlarını ve kültürünü muhalefet de tarumar edebilir. Bugün virüsle mücadelede başarısız olan demokrasilerde bile seçimle gelen hükümeti darbe imasıyla tehdit eden muhalefet yok. Devlet memurlarına "biz geliyoruz ha..." ayarı verilmiyor.

Görevpaylaşımı ve ikili söylem
Siyasetin sertleşmesinin, kutuplaşmanın CHP'ye yaramadığı yönünde bir anlayış var.
O yüzden Özel, Koç ve Kaftancıoğlu'nun aşırı cümlelerinin ya da radikal çıkışlarının CHP'ye zarar verdiği söyleniyor.
Bu fikre katılmıyorum. CHP radikallerini kontrol edemiyor değil. Aksine son seçimlerde ürettiği ve artık ustalaştığı iş bölümüyle ikili bir siyaset uyguluyor. Bu iki katmanlı siyasetin ilk katmanı kapsayıcı görünümlü.
Belediye başkanları ve kısmen Kılıçdaroğlu tarafından temsil ediliyor.
İkinci katmanı da kutuplaştırıcı.
Parti sözcüsü, grup başkanvekili, genel başkan yardımcıları ya da bazı yandaş gazeteciler sıklıkla öfkelerini açığa vuracak polemikler yapıyorlar. Genel Başkan da orkestra şefliği ile bir yandan partiyi yönetiyor, diğer yandan diğer muhalefet partilerini bir araya getirme çabasında. Yani CHP, ne yaptığını çok iyi biliyor. Bu ikili siyaseti fark etmesi gereken genelde seçmenler ve özelde muhafazakâr çevreler. Kılıçdaroğlu'nun argümanlarıyla AK Parti'yi eleştiren Saadet Partisi ve yeni muhalif partiler. CHP değişmedi, sadece iktidar oyununu daha riskli oynuyor.
Türbülansı giderek artan bir dünyada Türkiye'yi taşıyacak bir kapasitede değil.
Belediyelere bakmak yeterli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA