Barış Pınarı Harekatı giderek hızlanıyor. Resulayn'dan sonra Tel Abyad da YPG teröründen temizlendi. Sahadaki operasyon batıya ve güneye doğru ilerliyor. YPG, Esad rejimiyle anlaşmanın peşinde. Münbiç ve Ayn el Arab'a kimin önce gireceği tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Münbiç, Ayn el Arap ve Haseke'nin de operasyon alanı içerisinde olduğunu açıkladı. YPG'nin ABD'yi Türkiye ile çatıştırma provokasyonunu gören Trump yönetimi ise askerlerinin tümünü Suriye'nin kuzeyinden güneyine çekiyor. Erdoğan- Trump buluşmasının tarihi olan 13 Kasım'a kadar saha çok hareketli olacak. Bu arada, Barış Pınarı'na Batı başkentlerinden gelen ilk tepkilerinden çekinerek Türkiye'nin hamlesinin stratejik sonuçlarını gözden kaçırmayalım. Suriye masasında Batı ittifakının tek üyesi olarak Türkiye kaldığında ABD ve Avrupa rasyonel menfaatlerini takip edecek. Türkiye'nin müttefikliğini yeniden keşfederek bugünkü sert söylemlerini yumuşatacaklar.
Yeni bir Suriye denklemi beliriyor
Amerikan askerlerinin güneye çekilmesi Suriye'nin kuzeyinin Türkiye'nin kontrolüne geçmesinin tamamlanmak üzere olduğunu gösteriyor. Yani sahadaki büyük güçler bunu şimdiden satın almış durumda. Trump yönetimi, ABD'nin YPG'yi ilanihaye koruyamayacağını gördü. İran'ı Suriye'de YPG ile sınırlandırma hayalinin de ne kadar boş olduğunu hissetti. Erdoğan'ın zorlayıcı diplomasisi sayesinde Trump, ABD'nin elindeki bölgenin Türkiye'ye devrinin ülkesinin daha lehine olacağını kavradı. Rusya'nın "yabancı güçler çekilsin" söylemine geçmesi ise Barış Pınarı'nın beklenenden daha başarılı olmasıyla ilgili. BM Güvenlik Konseyi'nden "harekatı durdur" açıklamasını engelleyerek Türkiye ile çalıştığını gösterdi. Putin'in Münbiç ve Ayn El Arap'da Esad güçlerini öne çıkararak Ankara-Şam sıcak gerginliği çıkarmayı tercih edeceğini sanmıyorum. Zira sırada Erdoğan'ın da işaret ettiği gibi Suriye'deki güçlerin odağı YPG kontrolündeki güney kısma Rakka ve Deyr ez Zor'a dönecek.
Türkiye'nin eli güçlendi
Trump, seçimlerde Suriye'den tamamen çekildim diyebilmek için burayı kime devredeceğini bulmak durumunda. Rusya, İran ve Esad rejiminin baskısı YPG'nin elinde kalan bölgeye odaklanacak. Suriye'deki sarkaç, İdlib ile Fırat'ın doğusu arasındaydı. Böylece, İdlib ile ABD-YPG kontrolündeki güney kısma kayacak. Bu yeni sarkaçta, Ankara'nın diplomasi manevrası yapabileceği geniş bir alan olacak. Mülteci ve yabancı savaşçılar konularında Batı, Türkiye ile işbirliği yapmak zorunda. Sürecin kaybedeni taşeronluğu biten YPG.
YPG neler kaybetti?
İnsan zihni unutmak ile maluldür. Hatırlayalım ABD ve hatta Rusya, YPG'yi Suriye siyasi geçiş sürecinin masasını oturtmaya çalışıyordu. Türkiye'nin kararlılığı ile YPG, iddiası olan bölgeden tasfiye ediliyor. Arap çoğunluğun olduğu güneyde de barınamayacak. Geçiş süreci masasında da yeri olmayacak.
Batı kamuoyundaki DEAŞ ile mücadeleden elde ettiği sempatisi de zamanla ortadan kalkacak. Kontrolünde "toprak" kalmayan YPG'nin, klasik terör örgütü olduğu bir kez daha netleşecek.
Batı, Türkiye'nin "Müttefikliğini" yeniden keşfedecek
Barış Pınarı ile Suriye'nin kuzeyinin Türkiye'nin kontrolüne geçmesi Batı ile ilişkileri bozacağını düşünenler var. Avrupa medyası da "Kürt müttefiklere ihanet edildiği" yazılarıyla dolu. YPG kontrolündeki bölgenin geri kalanının geleceği de belirlendikten sonra bu romantizm önemli ölçüde çözümlenir.
Şimdilik Avrupalı siyasetçiler AB'nin çaresizliğini görmekten dolayı öfkeli.
Suriye masasında güçlü şekilde oturan Türkiye'nin müttefikleri olduğunu yeniden keşfedecekler. İsteseler de istemeseler de Macaristan ve Bulgaristan'ı takip edecekler...