Aramco'ya saldırı sıradan bir vekiller kapışması eylemi değil. Suudi Arabistan'ın petrol endüstrisini vuran drone'lara yüklenmiş seyir füzelerinin İran'dan ateşlendiği iddia ediliyor. Saldırıyı Husiler sahiplense de parmaklar Tahran'ı işaret ediyor. Bu yüzden zihinlerde şu sorular dolanıyor: Körfez'de Mayıs 2018'den itibaren yükselen gerginlik artık kontrol dışına mı çıktı? İran'a karşı yürütülen maksimum baskı politikası sıcak savaş dönemine mi geçiyor? Bolton görevden alınmışken Tahran neden gerginliği yükseltti? Trump yönetimi "savaş nedeni" saydığı saldırıya nasıl bir askeri operasyonla karşılık verecek? İşte liderler BM Genel Kurul'u seyahatlerinin hazırlıklarını yaparken dünya başkentleri bu soruların cevaplarını arıyor.
***
Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve İran karşıtı bir blok politikasına ağırlık vermesiyle Körfez'in suları geçen yıl ısınmaya başladı.
Obama dönemindekinden daha etkili şekilde uygulanan ekonomik yaptırımlar İran'a haftada bir milyar dolarlık maliyet üretiyor. Tahran,
ABD'nin Körfez'deki müttefiklerini vekilleri ile zaten sıkıştırıyordu. Yemen savaşı bile dört yıldır Riyad'ın baş ağrısı durumunda. Husiler ile yürütülen savaşta
BAE geri çekiliyor. Suud'u sürüklediği macerada yalnız bırakma niyetinde. Yine Tahran, Hürmüz Boğazı'ndaki tankerlere el koyarak kararlılığını hissettiriyordu. O halde neden Körfez'in abisi Suudi Arabistan bu denli ağır vuruldu? Mesele sadece petrol üretiminin yüzde 40 düşmesi değil. Aslında Tahran, tüm Körfez'i Suud üzerinden tehdit etti. Milyarlarca dolarlık ABD silahlarının etkili hibrid saldırıları bile engelleyemeyeceğini gösterdi. Benzer bir saldırının BAE gibi Körfez ülkeleri için ne kadar yıkıcı olacağı açık.
***
Diğer bir soru, neden bu saldırı tam da Trump'ın yaptırımları yumuşatarak İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşmeye hazırlandığı bir dönemde gerçekleşti.
Malum, Trump, İran karşıtı şahin Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton'u bu arzusuna itirazı yüzünden görevden almıştı. Tahran, ağır ekonomik yaptırımlardan çok bunalmış durumda. Sıcak gerginlik ile hem iç kamuoyunu konsolide ediyor. Hem de sert gücünü göstererek caydırıcılığını sergiliyor. Trump'ın yaptırımları kaldırmadan, uzatacağı sonuçsuz müzakere masasına oturmayacağını söylüyor. Zira Obama'nın kabul ettiği nükleer anlaşmadan çekilen Trump'ın elinde alternatif bir öneri bile yok.
***
Tahran, seçimlere giden Trump'ın da ABD kamuoyunun da Ortadoğu'da yeni bir büyük savaşa hazır olmadığını hesaplayarak risk alıyor. İran Dışişleri Bakanı Zarif'in ABD'li muhatabı Pompeo'ya laf atarak
"topyekün savaş" tehdidinde bulunması Körfez'deki güç oyununun son peşrevi. Washington ise Aramco saldırısına nasıl karşılık vereceğini belirlemeye çalışıyor. Füze depoları mı, zaten satılamayan petrolün tesisleri mi vurulmalı, bu tartışılıyor. Göstermelik bir karşı saldırı kontrollü gerilimi bitirmez, Tahran'ın eline oynar. Kaldı ki, etkili bir cevap verilmezse, Körfez ülkeleri ABD'den silah almaya devam etse bile İran ile uzlaşmanın çarelerini arayacaklar. Zarif şimdiden Suud ve BAE'yi masaya çağırdı bile. Bu da İran'ın bölgesel hegemonya hırsını güçlendirir.
***
Trump yönetimi, İran'ı acıtacak, etkili bir askeri operasyon düzenlerse sıcak gerginlik daha da derinleşecek. Tahran'ın bunu göze aldığı anlaşılıyor. Washington, İran için
"Irak işgali" gibi bir senaryoyu düşünemeyeceğine göre Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin uzlaşma için denkleme girmesini bekleyecektir. Olan biteni kenardan seyreden Rusya lideri Putin de, Riyad'a S-400 satma teklifini yineleyecektir. Aramco saldırısı ile Körfez'de yeni bir çatışma dönemine geçildi. Bu saldırının İran Savaşını başlatan hamle olup olmadığını Washington'ın misillemesi belirleyecek.