ABD ile İran arasındaki gerilim son haftada tehlikeli bir tırmanışa geçti.
Her iki taraftan "savaş olmayacak" açıklamaları gelse de gidişatın bir savaşla sonuçlanması ihtimali giderek güçleniyor.
En son açıklama İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı General Hüseyin Selami'den geldi.
Selami ülkesinin, ABD ve müttefikleri ile "topyekün bir savaşın eşiğinde" olduğunu söyledi.
Washington, 120 bin asker gönderme hazırlığında olduğu haberini yalanlamıştı.
Ancak hem Başkan Trump'ın hem de Dış işleri Bakanı Pompeo'nun gerekirse bölgeye bundan daha büyük bir güç göndermekte tereddüt etmeyeceklerini söylemesi işin vahametini gösteriyor.
İki ülkeyi bu eşiğe getiren gerilim, Washington'un 2 Mayıs'tan itibaren yaptırımları daha da ağırlaştırmasıyla ivme kazandı.
8 ülkeye İran'la petrol ticareti için tanınan muafiyetleri kaldırdı.
Halbuki Tahran, kendisi petrol satamadığı durumda Hürmüz Boğazını kilitleyeceği tehdidinde bulunmuştu.
Nitekim, BAE'nin petrol tankerlerine ve Suudi Arabistan'da petrol boru hattına sabotajların yapılması gözleri Tahran'a çevirdi.
Avrupa başkentlerinden istediği desteği göremeyen Tahran, nükleer anlaşmadan ksımi çekilme kararı aldı.
Washington da, Irak'taki acil görevde bulunmayan tüm personelini geri çağırdı.
***
Washington ve Tahran arasındaki gerginliğin taşları aslında Trump'ın başkan olmasıyla döşendi.
Trump daha seçim döneminde, Obama'nın İran ile yaptığı nükleer anlaşmayı kafasına koymuştu.
Göreve başlar başlamaz da Riyad'a giderek meşhur "küre buluşması" ile İran karşıtı bloğun temelini attı.
İsrail, Suudi Arabistan ve BAE'yi aynı safta birleştirdi.
Sonra Mayıs 2018'de anlaşmadan çekilerek yaptırımları ağırlaştırdı.
İran'a kabul edemeyeceği ağırlıkta 12 şart dayatmasında bulundu.
En son da
Devrim Muhafızlarını terör
örgütü ilan etti.
Geldiğimiz nokta Selami'nin deyişiyle "topyekun karşı karşıya gelmenin en üst noktası."
Peki gerilim nereye gider?
Bir savaşa mı İran'ın pes ederek masaya oturmasına mı?
***
Aslında Trump'ın isteği yeni bir müzakere.
Bunu İranlı yetkililere telefon numarası vererek dahi gösterdi.
Ancak Başkanın A takımının niyeti, İran'ı güçlü bir şekilde sınırlandırmak.
Trump'ın müttefikleri
İsrail, Suudi Arabistan ve BAE de ABD'nin İran'ı kendi adlarına iyi bir sopalamasını istiyor.
Yani Trump'ın iç ve dış ekibi, Başkan istemese de İran ile savaş çıkarabilecek bir yerde.
İsrail, yayılmacılığını devam ettirebilmek için Ortadoğu'da kendisine karşı konumlanmış sağlam bir devlet istemiyor.
Irak ve Suriye'nin başarısız devlet haline gelmesinden sonra
İran'ın da türbülansa girmesini tercih ediyor.
Yine de İran ile savaşın büyük riskleri sebebiyle Hamas ve Hizbullah'ın ABD eliyle tasfiye edilmesini önceliyor.
***
İran karşıtı bloğun tercihinin, İran ekonomisini yaptırımlarla çökertmek, bölgedeki vekillerini tasfiye etmek ve rejim değişikliği yapmak olduğu söylenebilir.
Ancak bu sürecin nereye gideceğini gören İran eliti, son sabotajlarla görüldüğü gibi harekete geçebilir.
Ne de olsa 40 yıldır hazırladıkları bir direniş hattına sahipler.
Bu direnç, ABD ve müttefiklerinin askeri güç kullanımı seçeneğini öne almasını getirebilir.
İşte bu tırmanma bir savaşı bölgemize getirebilir.
İran'ın toptan işgali seçeneği, Irak ve Vietnam'a bile benzemeyecek ölçüde maliyetli olacaktır.
Trump'ın bu denli maliyeti üstlenmesi mümkün değil.
Ancak Washington ya da Tel aviv'de "Tahran'a taktik nükleer bomba atılmasını" önerenlerin olduğunu da varsaymalıyız.