Dört lider (Erdoğan, Putin, Macron ve Merkel) geçen cumartesi Suriye'yi konuşmak üzere İstanbul'da bir araya geldi.
Bu dörtlü zirve, Türk diplomasisinin Suriye krizinde geldiği etkili konumu özetlemekte.
Suriye iç savaşının başından itibaren ABD tarafından yalnız bırakılan Türkiye, 2015'ten sonra Rusya ve İran ile bir yol bulmak durumunda kaldı. Astana süreci ve Soçi Zirvesi Moskova ile birlikte çalışmanın parametreleriydi.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib çatışmasızlık anlaşması girilen yeni yolun sonunda elde edildi. İşte bu parametrelerin sonucu olan İstanbul Zirvesi'nde ABD'nin olmaması ise tesadüf değildi. Cenevre sürecinin olası somut adımlarının tartışıldığı zirvede ABD'nin olmayışı aslında Suriye'deki rolünün YPG kontrolündeki bölgenin korunmasına indirgendiğini de sergiledi. Bu gidişle Washington, Cenevre'de Moskova'nın yanında ana bir aktör olabilmek için yeni adımlar atmak zorunda.
Zira Rusya, Avrupa'nın en önemli üç NATO üyesi ile birlikte Suriye'de siyasi süreci, Anayasa komisyonunu, mültecileri ve radikallerle mücadeleyi görüştü. Yani Putin savaş döneminde az maliyetle Suriye'de birincil aktör haline geldiği gibi barış döneminde de böyle bir birincil role soyunuyor. Ve bunu Türkiye ile birlikte çalışarak yapıyor. Türkiye ise Almanya ve Fransa'yı sürece katarak İdlib başta olma üzere Suriye'deki kazanımlarını Avrupa ile eşgüdüme getirmeye çalışıyor.
Böylece hem Rusya dengeleniyor hem de Avrupa Suriye meselesine kısmen de olsa angaje ediliyor. İlk aşamada Almanya'nın mülteciler konusu dışında aktif olmasını beklemeyelim.
Fransa da şimdilik ABD olmadan çok ileri gitmek istemeyecektir.
Bununla birlikte İstanbul Zirvesinin Macron'un "Türkiye ve Rusya ile stratejik ortaklık yapmalıyız" ve Merkel'in "başımızın çaresine bakmalıyız" cümlelerinden sonra toplandığını da hatırdan çıkarmayalım. Zirve bildirisinde öne çıkan Esed rejimine yönelik kimyasal silah uyarısı, askeri çözüm arayışının reddedilmesi, mültecilerin geri dönüşü ve BM vurgusu Ankara'nın konumunu pekiştirmekte.
Ayrıca, "Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan ayrılıkçı gündemleri reddetme kararlılığı" maddesinin YPG ile ilgili olduğu açık. Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda operasyon yapma niyeti güçlenirken Washington, YPG'ye endeksli Suriye politikasını değiştirmek zorunda. Ya daha fazla angajman ya da çıkış aramak durumunda.
Trump, hâlâ "çekilme" seçeneğini zihninden silmiş değil. Washington'daki İran'ı sınırlandırma yanlıları bastırsa da ABD'nin Türkiye ile çalışarak Suriye'den tedricen çekilmesi en uygun seçenek.