Partiler, milletvekili aday listelerinden sonra beyannamelerini açıklıyor. AK Parti, MHP, CHP ve Saadet Partisi vaatlerini kamuoyu ile paylaştı. İyi Parti ve HDP de önümüzdeki günlerde beyannamelerini açıklayacak.
Beyannameler uzun ve okuması meşakkatli metinlerdir. Bu yüzden seçmenler kısa broşürlerden hoşlanır. Medyadaki propaganda malzemesine bakar. Halbuki beyannameler partilerin dünya görüşlerini, politikalarını ve vaatlerini genişçe açıkladığı metinlerdir. Manifestolarla birlikte beyannameler Türkiye'de siyasetin nereye doğru aktığını gösterir.
***
Bir kere, beyannameler vaatler açısından çok hareketli.
7 Haziran 2015 seçimlerinde başlayan bir hareketlenmenin devamı yaşanıyor.
Partiler her geçen gün yeni vaatlerle yarışıyor.
Ne iktidar ne muhalefet geride kalmak istemiyor.
Bunun temel sebebi de ideoloji ve kimlik konularına göre oy veren seçmenin tercihinin vaatlerle değişmiyor olması. Ve somut getirilere bakan kararsız bir seçmen grubu var ki sonuçları belirleyecek kadar kritik bir kütleyi temsil ediyor.
Mega projelerle yetinmiyor, gündelik hayatının iyileşmesini, gelirinin bir nebze de olsa artmasını umursuyor.
Yine de beyannamelerde vaatlerin bu denli öne çıkmasının bundan sonraki seçimleri etkisi altına alacak bir kırılma noktası olduğunu söyleyebilirim.
Elbette bu gidişatın arkasında AK Parti'nin on altı yıllık iktidarında gerçekleştirdiği büyük ölçekli kalkınma hamlesinin başarısı bulunuyor.
Artık farklı toplumsal kesimler bütçelerine pratik yansımalar istiyorlar. AK Parti'nin bu noktada eli daha güçlü.
"
Yaparsa yine AK Parti yapar" sloganı da güçlü bir
icraatın içinden gelmenin özgüvenini
gösteriyor.
Beyannamenin sonunda 146 projenin tek tek sayılması da bir tür boy gösterisi.
***
İdeoloji ve kimlik boyutuyla beyannamelere bakıldığında Cumhur İttifakı ile diğerleri arasındaki temel farkın
15 Temmuz darbesine yaklaşımda belirginleştiğini söyleyebilirim.
AK Parti ve MHP, Türkiye'nin 15 Temmuz gecesindeki direnişle yepyeni bir düzleme geçtiğinden bahsediyor. Ana vurgu
FETÖ dahil tüm terör örgütleriyle mücadele...
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle ülkemizin dış operasyonlara, güvenlik tehditlerine en güzel cevabı vereceği argümanı sinmiş iki beyannameye de...
MHP'ninkinde beka meselesi daha da vurgulu.
Halbuki kendisini "
Kurtuluş Savaşı'na" bağlayan CHP'nin beyannamesinde 15 Temmuz ibaresi AK Parti eleştirisi bağlamında geçiyor. İktidar, 15 Temmuz darbesinin kaos ortamını kullanmakla suçlanıyor.
Devamında "
20 Temmuz darbesiyle tek adam rejimi" kurulduğu
iddiası öne çıkarılıyor.
Vaat ise 15 Temmuz darbesini yapanlara karşı yürütülen mücadeleyi geri çevirmek. Adaletin sağlanması adı altında...
230 sayfalık beyannamede FETÖ'nün adı yok. Türkiye Cumhuriyeti'nin karşılaştığı en büyük iç tehdit olan FETÖ konusunun bu şekilde geçiştirilmesi ciddi bir sorun.
Ne Türkiye'nin
Kurtuluş Savaşı ile ne de CHP'nin "
kuruluş" iddiası ile bağdaştırılabilir.
Saadet Partisi'nin 15 Temmuz konusunda AK Parti ve MHP cenahında değil de CHP'ye yakın durması ise Milli Görüş açısından vahim bir durum.
Ezcümle, beyannameler vaatler açısından 7 Haziran seçimlerinde başlayan süreci derinleştiriyor.
Siyasi kimlik ve ülkenin geleceği açısından ise 15 Temmuz'a yaklaşım farkı dikkat çekiyor.
FETÖ ile mücadele ülkenin geleceğinin ortak bir paydası olması gerekirken muhalefetin yaklaşımı bir sorun alanı teşkil ediyor.