Bugünlerde Trump yönetimi Suriye'ye ve Ortadoğu'ya geri dönüşünün çerçevesini şekillendiriyor. CIA direktörü Pompeo bunun için Ankara'daydı. Rakka operasyonunun nasıl yapılacağı da bunun ilk işaretlerini verecek.
Washington'ın Suriye ve Irak'ta Deaş ile mücadele stratejisinde Türkiye'ye aktif rol tanımayı tartıştığı biliniyor. Ancak YPG'ye yaklaşım yeni dönem Ankara-Washington ilişkilerinin mimarisini belirleyecek kadar kritik. Ankara'nın, Pompeo'ya içinde ÖSO, SDF'nin Arap güçlerinin ve Türk-ABD özel birliklerinin olduğu bir plan önerdiği medyaya yansıdı. Washington'ın YPG'yi dışarıda bırakan, ancak Telabyad üzerinden geçen bir plana nasıl cevap vereceği merak konusu.
Deaş ile mücadelede etkin olduğunu gösteren NATO üyesi Türkiye ile işbirliği YPG'nin Kuzey Suriye'de düşüşe geçmesi demek olacak. Trump yönetimi muhtemelen bir orta yol bulma arayışında olacak. Ancak oldukça zor ve yaratıcı formüller bulmaları gerekecek. Zira Trump Yönetimi "radikal İslamcılıkla mücadeleyi" ve "İran'ı sınırlandırmayı" yeni Ortadoğu politikasının iki temel taşı olarak görüyorsa Türkiye ile gerçekten kapsamlı, stratejik bir işbirliğine ihtiyacı var. Obama tarzı "hem Türkiye hem YGP ile çalışalım" yaklaşımıyla bu işbirliği sağlanamaz.
***
Trump Yönetimi Ortadoğu'da kısa vadede Deaş ile mücadeleyi orta vadede İran'ı sınırlandırmayı hedefliyor. Ve Obama'dan farklı olarak İran'ı da "
terörü finanse eden bir numaralı ülke" görüyor. Ancak bu hedefler Trump'ın seçim döneminde ABD askerlerini sahaya sürmeme yaklaşımı ile çelişecek bir boyut taşıyor. Hatta ABD'nin Ortadoğu'ya daha fazla müdahalesini gerektirebilir.
Nasıl mı? Öncelikle Trump'ın Putin ile arzu ettiği yakın ilişkiyi kurmasının pek de mümkün olmadığı gittikçe netleşiyor. Hem kabinesinden güçlü isimler hem de Kongre Rusya'ya yaptırımların kaldırılmasını uygun bulmuyor.
Yine Trump'ın Ukrayna, Doğu Avrupa, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da Rusya ile çalışabilecek bir denge bulması gerekiyor. Ayrıca, Körfez ülkelerinden ve İsrail'den karşı bir blok kurmak İran'ı sınırlandırmak için yeterli olmayacak. Hatırlayalım, 2003 Irak'ın işgalinden Obama'nın yakınlaşma politikasına kadar bölgesel yayılma konusunda altın fırsatlar bulan İran neredeyse bir imparatorluğa dönüştü.
Ve Rusya ile müzakere edilmeden bu sınırlandırma hamlesi yapıldığında Rusya- İran yakınlaşmasını artırarak başka bir küresel bloklaşmanın gerilimini ateşleyebilir. ABD'nin İran'ı "
bölgeyi bloklaştırma" siyaseti üzerinden
sınırlandırmasının iki formunu
öngörebiliriz:
İlki yumuşak bir sınırlandırma politikası. Ekonomik yaptırımlar ve vekalet savaşları üzerinden. Şiilik ideolojisi etrafında kenetlenen İran'ın her ikisine de direnebilecek bir tecrübesi, geçmişi var. Trump'ın şimdilerde makro bir hesaplaşma yaşadığı Avrupa ülkelerini de İran ile canlanan ekonomik ilişkiden vazgeçirmesi gerekiyor. Ve Yemen, Irak ve Suriye'deki varlığını koruma güdüsüyle hareket edecek İran'ın vekil güçleri üzerinden Körfez'de yeni sorunlar çıkaracağı göz ardı edilmemeli. Füzelerin Cidde ya da Riyad'a düşmesi veya Suudi Arabistan'ın Doğu vilayetinde isyanın patlak vermesi düşünülebilecek örneklerden bazıları. İran'ı sınırlandırmanın ikinci formu ise doğrudan İran'a karşı sert güç kullanımını içeren radikal bir politika olabilir. Bu seçeneğin bölgeye ve dünyaya getireceği sonuçları öngörmek bile ürkütücü.
***
Trump yönetimi Türkiye, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan gibi klasik müttefiklerinin taleplerini kendi öncelikleri ile harmanlayan bir sentez kurmak zorunda. Rusya'nın bölgedeki oyun değiştirici müdahalelerine de hazır olarak. Bu sebeple ABD, devletleri "
aktör" olarak görmek ve YPG gibi grupların alanını daraltmak mecburiyetinde. Ya da bölgedeki hedeflerini revize etmek durumunda.
Gidişat, Ortadoğu'nun yeni bir jeopolitiğe evrildiğinin habercisi.