Esed rejimine ait bir uçağın saldırısıyla perşembe günü 3 Türk askerinin şehit olması üzerine gözler yeniden Fırat Kalkanı operasyonuna çevrildi. ÖSO güçlerinin El-Bab'a 1 km yaklaştığı günlerde gerçekleşen bu saldırının Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım'ın yıldönümüne denk gelmesi manidar bulundu.
Suriye tarafı saldırıyı sahiplenmezken Rus yetkililer de olayın kendileri ile ilgili olmadığını Türk tarafına iletmekle kalmadı. Failin Suriye'ye ait bir uçak olduğu bilgisini Ankara ile paylaştı. Kimi yorumlarda Rusya'nın Suriye üzerinden Türkiye'ye ders verdiği ve Halep konusunda sıkıştırdığı söylendi. Kimi analizlerde ise Türkiye'nin El-Bab'a yürüyüşünden rahatsız olan Esed rejimi içinden bir grubun bunu yapabileceği dile getirildi.
Ankara ise ihtiyatlı; tepki vermeden önce araştırmasını derinleştiriyor. Rusya ile Suriye hava sahasındaki işbirliğinin sekteye uğraması da istenmiyor, Esed rejimi ile sıcak çatışmaya girmek de... Temel kaygı, bir provokasyonla Fırat Kalkanı operasyonunun hedeflerinden uzaklaşmamak yönünde. Fırat Kalkanı'nın ana amacı Deaş unsurlarının sınırdan temizlenmesi ve PYD- YPG unsurlarının kantonları birleştirmesine engel olmaktı. Türkiye destekli ÖSO güçleri bu yolda önemli kazanımlar gerçekleştirdi. El-Bab'ın ele geçirilmesine günler kaldı; Mümbiç'in YPG'den temizlenmesi de oldukça yakın bir hedef. Hatta Türkiye cephede Rakka'nın Deaş'tan temizlenmesinde rol alabilecek etkinliğe ulaştı.
Bu beklenmedik başarı Suriye'deki güçlerin dengelerini de zorluyor. Halep'i düşürmek için tüm gücünü kullanan Esed- Rusya, el- Bab'ı alacak ÖSO'nun Halep üzerinde baskı oluşturmasını arzulamıyor. Rusya'nın "muhalifler Halep'i boşaltsın" talebinin Türkiye tarafında kabul görmediğini biliyoruz. Yine Türkiye'nin sahada güçlendikçe YPG'yi hedef alması ABD'nin istemediği bir husus.
Fırat Kalkanı'nın dengeleri değiştiren başarısı cephede savaşan tarafları yerel bazda yeni atraksiyonlara itiyor. Deaş'ın temizlenmesi hedefi yerini kimin alacağına dair güç mücadelesine bırakıyor.
Bu sebeple cephenin neresinde olduğuna bağlı olarak kısa süreli örtük ittifaklar oluşuyor. Hiçbir güç müttefiki ile tam uyum içinde değil. Ve saha sürekli bir devinim halinde.
Diyelim ki, Esed güçleri bazı yerlerde Deaş'ın bazı yerlerde ise YPG'nin kontrolü ele geçirmesine göz yumacak şekilde oyun kuruyor. YPG'yi geriletmek istediği yerlerde ise Türkiye ile dolaylı bir çıkar uzlaşması kurabiliyor. Yine Suriye cephesindeki Rusya, ABD, Suriye, İran ve Türkiye gibi aktörler rekabet halinde olduğu muhatabına dolaylı şekilde zarar verebiliyor. Hatta müttefik göründüklerine bile. ABD'nin başından itibaren PYDYPG'ye verdiği destek ve Türkiye'ye verdiği sözleri tutmayışı, yani cephedeki oldubittileri Fırat Kalkanı operasyonunu mecbur kıldı.
Türkiye- Rusya yakınlaşması da Ankara'nın uçak kaldırabilmesi ve dolayısıyla etkin bir operasyon yapabilmesini mümkün hale getirdi. Bu tür operasyonların karşılıklı olarak devam edeceğini varsaymalıyız.
Ankara, cephede Esed rejiminin saldırısına cevap verebilecek birçok imkâna sahip. Vakti geldiğinde, Mehmet Acet'in işaret ettiği gibi, karşı taraf misillemenin nereden geldiğini anlayacaktır. Bu noktada yapılması gereken, saldırının mahiyetinin netleştirilmesi için Rusya ve ABD ile işbirliği ve Suriye rejimini baskılamak. Deaş ve YPG dışındaki aktörlerle açık bir sıcak çatışmaya girmeden Fırat Kalkanı'nın hedeflerini daha hızlı gerçekleştirmeye çalışmak. Suriye'de kısa vadeli cephe kapışmaları Türkiye'nin önceliklerini zayıflatmamalı. Deaş temizlendikçe aktörler arasındaki mücadelenin matematiği değişecek. Türkiye için YPG -PYD ile mücadele daha fazla gündeme oturacak.
Asıl kapışma o zaman gerçekleşecek ve taraflar yeniden belirlenecek.