Türkiye-Rusya gerilimi yaptırımlar ve söz düelloları etrafında ikili ilişkiler üzerinden tartışılırken asıl konunun Suriye'nin geleceği olduğunu hepimiz biliyoruz. Suriye iç savaşında vekalet savaşlarının yerine, tarafların doğrudan kendilerinin sahaya indiği bir evreye girdik. Kuşkusuz bu yeni evreyi başlatan Rusya oldu.
30 Eylül'de hava saldırılarına başlayan Rusya, Türkmendağı'nı bombalayarak ve Türk hava sahasını ihlal ederek Suriye denklemini geri dönülemeyecek bir mecraya soktu. Rus uçağının düşürülmesi bir sonun başlangıcı olacak muhtemelen. Suriye iç savaşı "kontrollü kriz yönetimi" ile sürdürülemez. Artık Suriye iç savaşı öyle ya da böyle bitmek zorunda. Belki önce daha da büyüyecek; ancak bitişini hızlandıracak şekilde...
***
Beşinci yılına giren bu kriz ilk başladığında Suriye halkının demokratik taleplerini bastıran Esed rejimine karşı dünya sessiz ve etkisiz kalmıştı. Halbuki bütün dünya başkentleri Esed'in nasıl bir cehennemin kapağını açtığının farkındaydı.
Sonrasında ortaya çıkan vekalet savaşı, ülkenin terör örgütlerinin yatağı haline dönüşmesi, rejimin katliamları ve mülteci sorunu hep kriz yönetimi ile geçiştirildi. Aslolan Suriye'nin ateşinin bölge içinde kalması dışarıya taşmamasıydı. Mültecilerin Avrupa kapılarına dayanması ve DAİŞ terörünün başkentleri vurması ile krizin kontrolden çıktığı iyice ortaya çıktı. İç savaşın ateşi herkesi yakmaya başladı.
Esed'in yardımına koşan Putin de büyük güçlerin Suriye krizine daha fazla dahil olmasını tetikledi, icbar etti. Bir yandan Rusya S-300 savunma sistemini İran'a da verirken ABD de bölgeye özel kuvvetler göndermeye devam ediyor. Paris saldırılarından sonra Fransa ve İngiltere de DAİŞ hedeflerini bombalayarak iç savaşa aktif müdahil oldu. Şimdi de Almanya DAİŞ'e karşıtı koalisyona 1200 askeri ve uçakları ile katıldı. Birçok küresel gücün savaş gemileri Doğu Akdeniz'de seyir halinde.
Bütün bunlardan benim anladığım şey, Suriye'de hızla sona yaklaşıldığıdır. Türkiye olarak söz konusu kritik gidişata hazır olmalıyız. Zira Suriye masasında DAİŞ'e karşı ama aynı zamanda DAİŞ üzerinden gerçekleşen iktidar mücadelesi daha da yoğun bir seyir izleyecek. Bahsettiğim hazırlıklardan ilki elbette ABD ve NATO çerçevesinde alınması gereken tedbirler. Diğeri ise Cerablus-Azez hattında oluşacak DAİŞ'ten arındırılmış bölgenin bir şekilde gerçekleştirilmesi çalışmaları.
***
Daha önemlisi, Türkiye'nin kendi iç siyasetini, kamuoyunu Suriye'deki hızlı gidişata hazırlaması gerekir. Zira Suriye krizi 2013'ten bu yana yaşanan iç türbülansın en ağırlıklı sebebi ya da kolaylaştırıcısı. AK Parti'nin Türkiye'yi dönüştürmesinin önündeki asıl ayak bağı. Muhaliflerinin içte ve dışta sürekli güç devşirdikleri bir beslenme kaynağı.
İç siyasetin fay hatları, Suriye krizinin iç siyasete yansımaları ile derin bir kutuplaşmaya gitti. En kritik olanı da Kürt milliyetçilerinin Suriye krizi sebebiyle Çözüm sürecini bitirecek pan- Kürdist emellere savrulmasıydı. Bugün Suriye'de iç savaş yeni bir safhaya girmişken Kürt milliyetçilerini içeride tutmak çok zor olacak.
Kanaatimce 1 Kasım sonrası HDP içinde başlayan tartışmayı bitirecek gelişmeler kapıda. PYD üzerinden hem ABD hem de Rusya desteğine sahip Kürt milliyetçileri için yeni bir mücadele fırsatı oluştu. Rusya'nın vereceği çok yönlü destekle söylemsel ve eylemsel imkânlar oluşuyor.
Şimdiden Rusya "
dostları" çeşitli argümanlarla arzı endam etmeye başladı bile. DAİŞ'e destek suçlamaları en bilineni.
Rusya'nın DAİŞ ile gerçekten mücadele etmesi durumunda içerideki müzmin AK Parti muhaliflerinin üreteceği argümanlar çeşitlilik kazanacaktır. Daha şimdiden Rusya'nın Ankara'nın "
yanlış Suriye politikasına son vermek" için sahada olduğunu söyleyenler bile mevcut.