Siyaset sürekli bir devinim ve ironiyle dolu. Her seçim ise yeni dönüşümlerin durağı. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun CHP ve MHP tarafından cumhurbaşkanlığı için çatı aday olarak belirlenmesi beklendiği gibi bu ironilere odaklanan canlı bir tartışmayı doğurdu.
Kimi yorumcular İhsanoğlu ismini ABD-Suud-Pensilvanya ittifakının "projesi" olarak niteledi. Kimisi ise bu adayın aslında AK Parti'nin hegemonyasının, Türkiye siyasetine kendi rengini vurmasının sembolik bir örneği olduğuna dikkat çekti.
Neticede 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki "İslam" anlayışı ve iki muhafazakâr yarışacaktı: Erdoğan'ın "İslamcı" olmakla itham edilen İslam'ı ile İhsanoğlu'nun laik, ılımlı İslam'ı.
İslami hareketlere angaje olmakla eleştirilen Erdoğan karşısında Ortadoğu'nun laik elitleri ile yakın ilişkileri olan İhsanoğlu.
Yaşanan kutuplaşmaya rağmen AK Parti hâlâ hem kendini hem de Türkiye'yi dönüştürüyor. İhsanoğlu kampanyasını İlk Meclis'in açılışı gibi Hacı Bayram'dan başlatacakmış.
Bu başlangıç bile muhafazakârların sembol siyasetinin zaferini gösteriyor. İhsanoğlu İlk Meclis ruhunu yakalamaktan bahsederse ve AK Parti'nin "İslami söyleminin" daha laik, daha Atatürkçü versiyonunu üretirse şaşırmam. Elbette bu yeni söyleme daha fazla demokrasi ve Batı ile entegrasyon vurgusu eşlik edecektir. Çatı adayın İhsanoğlu olmasının muhalefet ve iktidar için farklı fırsatlar getirdiği kanaatindeyim.
Bu yazımda muhalefetin imkânlarına değinmek istiyorum.
***
Muhalefet partileri ideolojik bagajları ve parti tabanlarının katılığı sebebiyle kolayca dönüşemiyorlar. Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP, bütün çabalarına rağmen bir türlü İslami taleplerle barışık bir laiklik anlayışı oluşturamadı. Bahçeli liderliğindeki MHP ise reformcu olmaktan ve Batı ile iyi ilişkiler kurmaktan bir hayli uzak.
İhsanoğlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhtemeldir ki ipi göğüsleyen aday olamayabilir.
Ancak Erdoğan karşıtlığı temelinde öne sürülen uzlaşmacı bir proje olarak İhsanoğlu'nun adaylığı yeni bir döneme işaret ediyor.
Muhalefet partileri AK Parti karşısında genel ve yerel seçimlerde üretemedikleri uzlaşmayı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nispeten az bir maliyetle deniyorlar.
İhsanoğlu ne de olsa hiçbir partinin adayı değil.
Hiçbir parti bu çatı adayın, uzmanlar eliyle iyi dizayn edilmiş seçim söylemini tümüyle sahiplenmek zorunda kalmayacak. MHP, İhsanoğlu'nun seçim kampanyasında Kürt sorununa ilişkin söyleneceklerini, CHP ise laiklikle ilgili yorumlarını benimsemek mecburiyetinde değil. İhsanoğlu ne de olsa bir koalisyonun çatı adayı. Başarısızlık da herkesin hanesine dağılacaktır. Her parti başarısızlığı başka bir faktörle tabanına ve kamuoyuna açıklayabilir.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli meydanlarda diktatörlük eleştirilerine devam ederken İhsanoğlu polemiklerden uzak duran "devlet adamı" profili çizecektir. Böylece AK Parti sadece kendi döneminde İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreterliğine seçtirdiği muhafazakâr bir ismin adaylığı ile karşı karşıya olmayacak.
AK Parti'nin önüne koyulmak istenen meydan okuma, 2002-2006 dönemi AK Parti söylemi ve icraatıdır. Bugünün AK Partisi dünün AK Partisi ile imtihana sokuluyor...
İhsanoğlu, Batı ile daha entegre, daha laik, daha uzlaşmacı bir muhafazakar demokrat olarak sunuluyor.
Buradaki ana sıkıntı sahicilik ve liderlik meselesi..
AK Parti'nin söylemindeki ve uygulamalarındaki değişimleri kamuoyuna etkili bir şekilde anlatabilen bir lideri var.
Muhalefet ise parçalı bir söylemle ve liderlikle seçimlere gidiyor.
Bir sonraki yazıma çatı adayın iktidara getirdiği imkânlarla devam edeceğim.