Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Can'ın başarısı ve mucize sinema makinası

Yönetmen Raşit Çelikezer'in ikinci filmi Can, son Antalya'da görebildiklerim arasında en beğendiğim iki filmden biri olmuştu. Ama ünlü 'kadınlar jürisi' filme sevgi duymadı. Olabilir, bu tür beğeniler matematik gibi kesin değildir. Zaten sinema yazarları da pek tutmadılar: hatırladığım kadarı, benimle birlikte bir Tunca Arslan savundu. Seyirci ödülünü de unutmayalım!...
Bir kadının yılların ayırdığı iki ayrı zamanını koşut biçimde anlatan bu değişik yapıdaki film, şimdi ABD'nin çok ünlü ve saygın Sundance bağımsız filmler festivalindeki yarışmaya seçilmiş. Festivale Amerika'dan 2060, dünyadan ise 1983 uzun metraj film başvurmuş. Ve 31 ülkeden seçilen 110 film seyirciyle buluşacak. Bunların arasından sadece 14'ü de uluslararası yarışmaya alınmış. İşte Can bunların arasında... Zor bir işi başarmış, değil mi?
Filme başarılar diliyorum. Ödül almasa bile o noktaya gelmesi çok önemli ve bu, filme hayal bile edilemeyecek kapılar açabilir. Bir yan ödül (senaryo, oyuncu veya seyirci) büyük satış olanakları getirebilir. İşte genç sinemacıların yapması gereken bu: Tüm imkanları zorlayarak girişimci olmak, filmlerini dış festivallere yollamak...
Önceki gün Taksim'deki bir stüdyoda ise, yine sinemayla ilişkili çok hoş anlar yaşadım. Eski yönetmenlerden Attila Gökbörü ve kamera ustası Çetin Tunca eliyle hazırlanan, sevgili Hülya Koçyiğit'le ilgili bir belgesele katılmak üzere üzere gittiğim, Yeşilçam'ın emektar görüntü yönetmeni Özdemir Öğüt ve oğlu Uğur'un kurdukları VİPSAŞ stüdyosunda, bana şirketin dışardan alınmış 'mucize makinası'nı gösterdiler. Sintel markasının Didto modeli bu makinanın bir yanından eski bir filmi koyuyorsunuz, öte yandan o çizgili, yağmurlu, perişan bölüm pırıl pırıl çıkıyor!...
Biliyorsunuz (gazeteler yazdı), Arzu Film, başta Kemal Sunal filmleri ve Hababam Sınıfı serileri olmak olmak üzere 60 kadar filmini onarıma aldı. Aynı şeyi Gülşah Film de yapıyor: Popüler komedilerle birlikte Hülya Koçyiğit'in birçok önemli filmi. Orada örnek-bölümler hazırlamışlar: Kemal Sunal'ı, Neşeli Günler'de Adile Naşit ve Münir Özkul'u, Kurbağalar'da Hülya Koçyiğit'i sağda eski filmde, soldaysa dijital olarak onarılmış haliyle yanyana görmek çok etkileyici. Tüm o sevdiğimiz filmler yeniden doğuyor, sanatçılar en güzel hallerine kavuşuyor. Ve bir halkın ortak belleği hayata dönüyor.
Elbette bu Con Ahmet'in makinası değil... Makinanın yaptığı otomatik düzeltmeyi el emeği tamamlıyor, film sahne sahne elden geçiyor. Bu yüzden maliyeti biraz yüksek: Renkli filmlerde 30 bin dolar kadar, siyah-beyazlarda üçte ikisi. Ama, her şirket bunu yapamayacağına, zaten birçok eski şirket ortada olmadığına ve ayrıca tüm eski filmler Kemal Sunal filmleri kadar popüler olup bu masrafı çıkaramayacaklarına göre... İş yine biraz devlete düşüyor.
En azından, Türk sinema tarihinden acil kurtarılması gerekenler tarzı mütevazi bir liste yapıp onunla başlayarak, bir sinemamızı kurtarma operasyonu düzenlenemez mi? Ve geçen gün yitirdiğimiz büyük usta Lütfi Akad'ın bir avuç klasiği, bunun için iyi bir uvertür olmaz mı? Örneğin Üç Tekerlekli Bisiklet, Vesikalı Yarim ve 'Göç Üçlemesi'ne ne dersiniz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA