Arkeoloji dediğimiz şey nasıl büyük, görkemli, heyecan verici bir uğraş, nasıl kutsal bir meslektir... Binbir zahmetle toprağı kazıp altında gömülü kalmış hazineleri, insan elinin yarattığı güzelliklerden geriye kalanı bulup çıkarmak, tüm insanlığa bir hizmettir, özel bir misyondur. Tüm arkeologları yürekten, sevgi ve saygıyla kutluyorum.
Bunları düşünmeme bir neden, Antalya'da birleştirilip teşhire açılan Herkül heykeli oldu (onu fırsat bulursam ayrıca yazacağım). Bir diğeri ise ayağımın tozuyla gelip gördüğüm, İstanbul Pera Müzesi'nde Cuma gecesi açılan 'Osman Hamdi Bey ve Amerikalılar' sergisi.
Osman Hamdi Bey'e zaten özel bir ilgi duyan ve onun en ünlü tablosunu bağrında bulunduran bu müzenin geçmişten gelen sergileri, Sakıp Sabancı Müzesi'yle birlikte beni çok heyecanlandıran şeylerden biridir. Bu kez açılan belki mütevazi, ama yine de ilgiye değer sergi, onun ressam ve müzeci yanının ötesinde, arkeolog ve biraz da diplomat yanına ışık tutuyor.
Ayrıca sergi Amerikan sanat tarihi açısından da çok önemli. Çünkü bu ülkenin iç savaştan kısa süre sonra atıldığı ilk büyük arkeolojik serüveni ve bu şekilde dünyaya açılmasının ilk çabalarını gösteriyor. Osmanlı ile iyi ilişkiler içindeki ABD, Osman Hamdi Bey'le dostluk kuruyor, ilk arkeologlarından John Henry Haynes'le Prof. Hermann V. Hilprecht onun izniyle gelip, o zamanlar Osmanlı sınırları içinde olan Nippur (İrak) ve de Assos'da kazılar yapıyorlar. Sergide bunlar eski fotoğraflar, çizimler, planlarla birlikte sunulmuş... 1869-70'lerde başlayan kazıların sonuçları 1903'lerde yayınlanmış. Bu çabalar çok önemli, çünkü bu sayede hem sonraki dönemin dünya devi ABD, hem de uzun egemenliğinin sonuna yaklaşan Osmanlı İmpatorluğu, ilk kez arkeoloji denen bilimle buluşmuşlar.
Ayrıca tüm bunlar Osman Hamdi'ye kimi tabloları için esin vermiş. Oraya hiç gitmediği halde yaptığı Nippur Tapınak Sarayı Kazısı tablosu görülmeye değer... Sergide onun toplam altı adet az bilinen tablosu da sergileniyor: kimileri ABD koleksiyonlarından gelen...
Ve de unutulmaz arkeoloji anıları... 1880'lerde yaptığı Nemrud Dağı ve özellikle Sidon (Lübnan) kazılarında buldukları nasıl fırtına koparmıştı. Hele İskender Lahdi... Kazıya katılan John P. Peters'in gözlemiyle "...Delik açıldığında Osman Hamdi iple aşağı indirilmişti. Gördüğü manzara karşısında öyle büyük bir şaşkınlık ve sevinç duymuştu ki, titreyerek yere düştü. Sanki büyülü bir mağarada, bir düşte gördüğü lahdi karşısında bulmuştu."
Ve serginin sonunda, acı bir anı. Alman kökenli Asurbilimci Hilprecht, daha sonra zaten Nippur'da 10 yıl geçirip sağlığını yitiren meslekdaşı Haynes'i küçük düşüren, çabalarını ikinci plana atan bir siyaset gütmüş ve Haynes, 1910'da sefalet içinde ölmüştü. Ancak önceleri bir kahraman gibi karşılanan Hilprecht de, daha sonra gerçeklerin ortaya çıkmasıyla saygınlığını yitirmiş ve ortalardan kaybolmuştu.
8 Ocak'a dek sürecek sergiyi görün ve mümkünse, benim verdiğim bilgileri de içeren kitabından edinin derim.