Tombiş, sakar, duygusal açıdan dengesiz sekreter Bridget Jones, mutluluğu hep olmayacak erkeklerde aramaktadır. Hatta yanı başında, çalıştığı ofisin içinde bile... Türlü olaylardan, yanlış anlamalardan ve çekişmelerden sonra, sevimli Bridget gerçek aşka yaklaşır... Bir gazete köşesinde kadın okurlarla dertlerini paylaşmak amacıyla yola çıkan Helen Fielding'in bu yazıları öyle ilgi gördü ki, hanım gazeteci sonunda bunları bir roman haline getirdi (Darısı Ayşe Arman'ın başına!). Çok satan bu kitap (demek ki bütün dünyada kitapları kadınlar sattırıyor!) sonunda film oldu. Üstelik yazarın yakını olan ve daha önce hiç film yönetmemiş bir başka hanımın, Sharon Maguire'ın eliyle...
İdeal erkeği ararken
"Bridget Jones'un Günlüğü" bu haliyle eski usül duygusal komedilerin modern bir devamı gibi duruyor. Yani o filmlerdeki gibi 'ideal erkeği' arayan bir kadın kahraman... Ama elbette bu çok daha açık sözlü, cinselliği vurgulayan, daha çağdaş ve hınzır bir yaklaşım. Kadın yönetmen, romanı ana karakterlere ve çizgilerine indirgemek zorunda kalmış, ama ruhunu iyi koruyabilmiş. Ve filmin en büyük şansı da, baş karakter için Renee Zellweger gibi bir oyuncu bulması olmuş. Bu gerçekten de biraz tombul ve sakar gözüken, çekiciliğini sanki çekingenliğinin ardında saklayan oyuncu olmasa, film bu denli başarılı olabilir miydi, tartışılır. Erkekler cephesinde ise Colin Firth, Hugh Grant, Jim Broadbent gibi isimler var. Sonuç olarak, erkekleri de ilgilendirecek baştan sona bir eğlencelik.