Necmettin Erbakan, 27 Şubat 2011'de bir başka âleme göçtü, gitti... Allah, rahmet eylesin.
Hoca ile son konuşmayı yapan gazeteciyim... Aralık 2010.
Onun daveti ile bir öğle vakti buluştuk.
Sohbetimizin bir bölümünü yazdım... SABAH Gazetesi... 23 Aralık 2010, Perşembe.
Konuşmamız sırasında Prof. Erbakan'ın önünde iki kitap vardı:
Biri... Siyonizm'in Felsefesi.
Diğeri... Gizli Dünya Devleti... Dünyayı Kimler Yönetiyor?
İsrail'in aylardır devam eden bomba yağmuru ve Gazze'de devam eden katliamları... Hoca ile son konuşmamı hatırlattı.
***
Siyaset felsefesi
Erbakan ile sohbetimiz sırasında... Odaya bir ziyaretçi girmişti... "Bir dakikalığına" diyerek... Özür dileyerek.
- Efendim... İzninizle görevi bırakmak istiyorum.
- Neden?
- Bende kalp var efendim.
- Bende de var... Göreve devam.
- Fakat... Benim kalbimde pil var Hocam.
- Öyleyse... Pil bitene kadar devam.
- Emredersiniz... Baş üstüne Hocam...
Bu diyaloğu yazmıştım... "Hoca'nın siyaset felsefesi" başlığı ile... 23 Aralık 2010.
Ama... Yazmadıklarım da var.
Ziyaretçi çıktıktan sonra... Hoca, "Siyaset yapıyorsan çok çalışacaksın... Günde en az iki vardiya... Hatta daha fazla" demişti.
Örnek olarak da... Kendisinden ve Süleyman Demirel'den söz etmişti.
Takılmıştım... "Ya Başbakan Erdoğan" diye, sorarak.
***
Altı çizili sözler
Prof. Erbakan, 84 yaşındaydı... Siyasette geçen yıllar... Cezaevi... Mahkemeler... Yılların yorgunluğu.
Ayağa kalkmakta zorlanıyordu.
Her zamanki gibi şık giyinmişti.
23 Aralık 2010'da da yazdım... İddiası, hırsı 40 yıl önceki gibiydi.
Bazı sözlerinin altını çizmiştim... Hoca, merak etmişti... Nelerin altını çizdiğimi.
İşte... 2010'daki yazımdan... Erbakan'ın o sözleri:
Yahudilerin kontrolünde bir dünya.
Dünya Bankası... Birleşmiş Milletler... IMF... Unesco... UNICEF...
Hep Yahudilerin elinde.
Roosevelt Yahudi... Churchill'i Yahudiler yetiştirdi.
***
Mühürdeki sır
Belli ki Hoca, biz ziyaretine gitmeden önce hazırlık yapmış... Yanına dolar almış.
Sohbette... Amerikan dolarını gösterdi ve sordu:
- Ne görüyorsunuz? Dolar... Bildiğimiz ABD Doları... Başka ne göreceğiz ki? Erbakan... "İyi bakınız" dedi:
- Dolar'ın bir bu yüzüne bakın, bir de arka yüzüne... Şurada bir mühür var... Dikkatinizi çekti mi? Ne mührü bu?
- Hocam... Herhalde, ABD Merkez Bankası'nın mührüdür.
- Hayır, Yavuz Beyefendi... Yahudi mührü bu... Yahudiii... Bilmem anlatabildim mi?
***
Erbakan nezaketi
Erbakan, nezaketi, zarafeti, kibarlığı ile tanınan bir siyaset ve devlet adamıydı.
Beni ayakta karşılamak istemişti... Hızla yaklaştım... Ayağa kalkmasına engel oldum.
İkram... Hazırlık yapmıştı.
İkimizin de önünde tabaklar vardı:
Lahmacun... İçli köfte... Su böreği... Ve baklava.
İki saati aşan bir sohbet... İkimiz de tek lokma yememiştik... Sadece çay içmiştik.
Hoca... AK Parti'yi eleştirmişti... Eh, ne de olsa siyasi rakipleri.
Ama... Bir ara... "Sayın Başbakan'ı çok takdir ettim... Aferin... Ona yakışan da buydu" dedi.
Hoşuna giden... Beğendiği... Övgüyle söz ettiği konu... "One minute" çıkışıydı. 29 Ocak 2009... İsviçre... Davos... Dünya Ekonomik Forumu... Canlı yayın... Moderatör David Ignatius, Başbakan Erdoğan'ın sözünü kesmek istemişti.
Ve Erdoğan... Siyaset tarihine giren o sözü söylemişti... "Van minüt."
Sonra da... İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in yüzüne karşı...
"Çocuk katili İsrail" diyerek...
Söylemediğini bırakmamıştı.
Dikkatimi çekmişti... Hoca... AK Parti'yi eleştiriyordu... Ama... Recep Tayyip Erdoğan'dan, "Sayın Başbakan" diye söz ediyordu.
***
Konuşma süreleri
Necmettin Erbakan, vefat ettikten sonra televizyonlara davet edilmiştim.
Son konuşmamızı sormuşlardı... Anlatmıştım.
Gazetede yazdıklarımı... Ve daha fazlasını... Defterimdeki notları.
Birkaç yıl önce... Uçakta... Fatih Erbakan ile karşılaşmıştım.
"Bir gün sizi partide ağırlasak" demişti:
- Babamla son konuşan gazeteci sizsiniz... Biraz sohbet etsek.
"İnşallah... Bir gün ziyaretinize gelirim" demiş ve... Şaka ile karışık devam etmiştim:
- Evet... İki saatten fazla konuştuk... Ama Hoca ile konuşmak demek... Bir saat 50 dakika Hoca'nın konuşması... 10 dakika da benim konuşmam demek.
Fatih Erbakan gülmüştü:
- Evet... Öyle olurdu.
***
Sayfalar dolusu not
Pazartesi... İsa Tatlıcan aradı... SABAH Gazetesi Yazı İşleri Müdürü.
Konuşurken... Hoca ile yaptığımız son konuşma konusu açılınca...
- Yavuz Abi... Notlarına bir göz atar mısın? Bugüne... İsrail katliamlarına ışık tutan... Yazmadığın başka neler var?
Neler yok ki... Sayfalar dolusu.
***
Kapitalizm devleri
Hoca... Dünyanın en büyük firmalarından söz etmişti.
Ve... Bazı firmaları... Markaları... Tek tek saymıştı. Sonra da... Aynen... Şunları söylemişti:
"Bunların 300'ü... En zenginleri... Siyonist... Faizci, kapitalist dünya nizamının en baştaki temsilcileri."
***
Böyle gelmiş, böyle gitmez
Erbakan Hoca ile yaptığımız son konuşmanın notlarına baktım dün... Bir sözünün altını çizmişim.
Hoca... Dünyaca ünlü bazı şirketleri... Siyasetçileri... İsim isim saydıktan sonra... Altını çizdiğim şu sözleri söylemiş:
- Bunlar... Siyonizm'in öz çocukları... Ama bu dünya böyle devam edemez... Bu böyle gitmez... Gidemez.
***
Fotokopi gibi... Yarın
Darbeler... Muhtıralar... 28 Şubat... Siyonizm...
Hoca'nın yakın arkadaşı... Allah, sağlıklı ömür versin Recai Kutan ile de 2021'de sohbet etmiştik.
Bugün 94 yaşında olan Recai Abi... Daha sonra hiçbir gazete ve televizyona konuşmadı.
İlginçtir... Erbakan Hoca'nın anlattıkları ile Recai Kutan'dan dinlediklerimiz... Sanki birbirinin fotokopisi.
Türkiye'deki darbelerde... Siyasete müdahalelerde... Dış ülkelerin... Siyonizm'in etkisi.
Yarın devam... Erbakan'lı ve Recai Kutan'lı notlar.