Eğer bu kadar sevilmeseydi ve iz bırakmasaydı... Caddelere, bulvarlara, mahallelere, parklara, okullara adı verilir miydi?
İstanbul'da... Ankara'da... Turgut Özal Mahallesi... Turgut Özal Bulvarı.
Kocaeli'nde... Turgut Özal Köprüsü.
Konya'nın Karapınar ilçesinde... Turgut Özal Parkı.
Van Tuşba'da... Turgut Özal Anadolu Lisesi.
Ve daha pek çok ilde... İlçede... Beldede.
Saygıyla, rahmetle anıyoruz.
Dün, memleketinde... Malatya'da... Turgut Özal Üniversitesi'nde onun için düzenlenen bir toplantı vardı.
Konferans... Turgut Özal'lı Yıllar.
Konuşmacı... Özal'ın yakın çalışma arkadaşı Cemil Çiçek.
***
Kim, kimdir?
Turgut Özal, tek cümle ile söylemek gerekirse... Kimdir?
Yanıtı Cemil Çiçek verdi:
"Sivil, demokrat, dindar ve renkli bir kişiliktir."
***
Kitabın ortasından
Cemil Çiçek, "Özal, sivil bir siyasetçiydi" dedi:
Sivil olmak bir zihniyet konusudur... Üniforma değil.
Zira... Öyle üniformalı var ki... Zihniyet olarak sivildir.
Ama... Öyle kravatlı insan var ki... Sivil olmayan zihniyet sahibidir.
Bu sözler... Anadolu deyimiyle kitabın tam da ortasından.
Sivil giyinen ama sivil zihinden yoksun olanları tanıyorsunuz... Darbelerin, muhtıraların akıl hocaları.
***
Ah keşke...
Cemil Çiçek'i dinlerken derin düşüncelere daldık.
İçimizden... "Keşke" diye geçirdik:
- Keşke Malatya'daki bu konferans... Cemil Çiçek'in konuşması, sadece bu salonda kalmasaydı... Keşke ulusal televizyon kanallarından birinde canlı yayınlansaydı.
***
Altın öğreti
Cemil Çiçek, üniversitedeki konferansında dedi ki:
- Ben... Siyasette yumruk sıkmak yerine el sıkmayı Turgut Özal'dan öğrendim... Siyasetçi el sıkmayı da bilmelidir... Becermelidir... Başarmalıdır.
Ah keşke Özal'ın öğretisi siyasette kurumlaşsa.
***
Kader
Darbeden (12 Eylül 1980) önceki son seçim... 5 Haziran 1977.
Ağabey-kardeş Özal'lar... Milli Selamet Partisi'nden aday oldular.
Ağabey... Turgut Özal... İzmir adayı... Seçilemedi.
Kardeş... Korkut Özal...
İstanbul'dan milletvekili seçildi.
Ve... Darbe... Sonra da demokrasiye dönüş... 1983 seçimleri.
Eskilere siyaset yasağı getirilmişti... Korkut Özal da yasaklıydı... Köşesine çekildi.
Kadere bak... Turgut Özal, 1977'de seçilseydi... Siyasi yasaklılar arasında olacaktı... 1983'te parti kuramayacaktı... Başbakan, Cumhurbaşkanı olamayacaktı.
Kader... 1977'de, "Seçilemedim" diye üzüldü.
1983'te, "İyi ki o zaman seçilememişim" diye sevindi.
***
Siyasete giriş
Turgut Özal'ın parti kuracağını...
Siyasete gireceğini yazan ilk gazeteci... Benim.
12 Eylül dönemi... Özal, Başbakan Yardımcısı... Yurdu dolaşıyordu... Trabzon... Erzurum... Şanlıurfa.
Konuşuyordu... Alkışlanıyordu.
Bir gün... Farabi Caddesi'ndeki... Apartmanın birinci katındaki... Kirada oturduğu evde sordum:
- Siyasete mi hazırlanıyorsunuz? Demirel'in yerine... Onun boşluğunu doldurmaya mı talipsiniz?
Bir süre susmuş... Sonra da şunları söylemişti:
Yurt gezilerim siyasete hazırlık değil.
Ama... Alnıma yazıldıysa... Kaderimde varsa... Şartlar gerektiriyorsa... Evet... Parti kurup siyasete atılmaya varım.
TERCÜMAN'da yazmıştım... Manşet olmuştu.
***
Semra Özal
Turgut Özal'ın, İstanbul'da bir arkadaş grubu vardı.
Çoğu Aydınlar Ocağı'ndan.
Siyasetle ilgisi olmayan, hükümetten beklentisi bulunmayan isimler... Profesör... Kanaat önderi... Sivil toplum lideri... İş insanı...
Onlar her ay toplanırlardı... Kapalı devre.
Toplantıya Cemil Çiçek de katılırdı... Özal'ın isteğiyle.
Çiçek... Konuşulanları not ederdi... Ve gelir Özal'a anlatırdı.
Özal da... Kendisi hakkında kimin, ne düşündüğünü bilirdi... Eleştirileri... Önerileri.
Her toplantıda ailesi de eleştiriliyordu... Semra Özal... Papatyalar...
Başbakan Özal... Bir gün... Cemil Bey'in tuttuğu notlarda, ailesiyle ilgili eleştirileri okuyunca... Derin bir iç geçirdi... Ve... Dedi ki:
- Ne yapayım? Bu saatten sonra Semra'dan, çocuklarımın annesinden boşanayım mı? Cemil, bir sonraki toplantıda arkadaşlara bunları söyle.
Semra Özal, dün, İstanbul'da, Turgut Özal'ın 31'inci ölüm yıldönümü anmasına katıldı... Tekerlekli sandalyeyle mezar alanına gelen Semra Hanım, eşi için dua etti.
***
İki kelime
Politik görüşü... İdeolojisi... Siyasi merkezin neresinde olduğu... Turgut Özal'a çok soruldu... "Necisiniz?" dercesine.
Özal'ın yanıtı iki kelimeydi:
"İlerici muhafazakâr."
***
Malatya, Malatya bulunmaz eşin
Renkliydi... Bazen direksiyonun başına geçerdi... Bazen sanatçının söylediği şarkıya/türküye eşlik ederdi.
Hele... Memleketinin şarkısı söyleniyorsa... "Malatya, Malatya......."
"Arım balım peteğim..." Zaten seçim kampanyası şarkısıydı.
"Yunus gibi" ya da "Burası Muş'tur"... Keyiflenirdi... Sesi de fena değildi.
***
Özal kızınca
Siyasetçi de insandır... Etten, kemikten yaratılmış... Gün olur neşelidir, gün gelir sinirlidir.
Özal'ın da kızdığı çok olmuştur.
Kızınca... Karşısındakine söylediği söz: "Bak gözüm."
Eğer... Biraz daha kızmışsa... "Bak iki gözüm."
Daha daha kızmışsa... "Dangalak" derdi... Ama yüzüne karşı değil... Arkasından.
***
Lades... Ve sonrası
Bayram sonrasıydı... Özal'ın bayram tatilini yazmıştım.
Nirvana yatı... Üç aile... Turgut Özal... Güneş Taner... Ve yatın sahibi Nurettin Koçak.
Akşam yemeği... Tavuk... Yemek sırasında bir oyun... Lades.
Herkes eşiyle lades tutuştu... Sonuç... Kazanan kadınlar oldu.
Ertesi sabah... Güneş Taner, ladeste ne kaybettiğini söyledi... Pırlanta yüzük.
Nurettin Koçak... Kırmızı Mercedes.
Özal ise... Ne kaybettiğini söylemiyordu.
Güneş ile Koçak ısrar ettiler... "Abi... Söyleyin Allah aşkına."
Özal nihayet söyledi... "Semra tutturdu... Mehmet'in kellesini istiyor." Ve... Bayramdan sonra... Anavatan Partisi'nin ikinci adamı... Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler, görevden alındı.
TERCÜMAN'da yazdım... Kıyamet koptu.
Gazeteler... Yazımı manşete taşıdılar... "Keçeciler'in kellesi ladeste gitmiş" diye.
Başbakan Özal küplere bindi... Açıklama üstüne açıklama... "Yalan."
Ben... Yazdıklarımın arkasında durdum... Ayrıntı verdim. Sonunda... Turgut Bey, "Yavuz puan aldı" dedi... Ve konu kapandı.
Aradan bir ay geçmişti... Özal'la karşılaştık... Ben biraz uzak durdum.
Yürüdü... Yanıma geldi:
- Neden uzaktasın?
- Bana küstüğünüzü düşünüyordum.
- O da nereden çıktı? Eşin nasıl? Çocuklar nasıl?
Türkiye ona boş yere "Tonton" demedi... Tontondu... Hoşgörülüydü.
Unutmadan... Aylar sonra Semra Özal, "Yavuz'un yazdıkları doğruydu" dedi... Gazeteci Leyla Umar'a... Gazetede yayınlandı.
NOT: Malatya'dan izlenimler yarın...