Kadın, mahkemeye başvurmuş... Boşanmak için... "Hâkim Bey" demiş:
- Kocam evle ilgilenmiyor... Etten, sütten, zeytinden, peynirden vazgeçtik, ekmek bile getirmiyor... Çocuklar aç... Boşanmak istiyorum.
Hâkim... Kocayı çağırmış:
- Karın boşanmak istiyor... Ne diyorsun?
- Hâkim Bey... Karımı seviyorum... Boşanmak istemiyorum... Mavi pencereli evimiz var... Mevsim bahar... Her yer yemyeşil... Kuş sesleri evden duyuluyor... Ağaçlar çiçek açtı... Yaz kapıya dayandı.
Kadın... Yerinden kalkmış.
"Hâkim Bey, görüyorsunuz işte" demiş:
- Ekmek meselesine hiç gelmiyor.
Bizde... Siyaset de, seçim kampanyası da buna benziyor.
Yolsuzluk iddiaları... Parayla satılan adaylıklar... Dolarlar... Eurolar... Para sayma makinesi... Paradan yapılan kuleler... Ortalık toz duman.
Millet... Sabah, akşam bunu konuşuyor.
Parayı kim verdi? Kime verdi? Kime götürüldü?
Para taşıyan çakarlı araç kime ait?
Olay işportaya düştü.
Fakat... Olaya adı karışanlara... Siyasetçilere bakıyorsunuz... "Eve ekmek götürmeyen koca" gibiler:
- Laga luga... Haydi eller havaya... Hatırlamıyorum... Kumpas... Gülüyorum.
***
Emekliler Partisi
Münci Kapani... Prof. Dr... Hocaların hocası... Rahmetli... Siyaset Bilimine Giriş kitabının yazarı... Bir siyaset klasiği.
Münci Hoca kitabında, demokratik baskı gruplarından söz eder.
Dün... Kitaba bir kez daha göz gezdirdik.
Hoca, "İşçiler" diyor, "İşverenler" diyor... Başka baskı gruplarını sayıyor...
Ama... Aralarında emekliler diye bir kesim yok.
Münci Hocam yaşasaydı... Kitabın yeni baskısında... "Emeklileri" de demokratik baskı grupları arasına koyardı.
Zira... Gördünüz... Seçim kampanyasında... Emekliler, siyaset malzemesi yapıldı... Emekliye gaz veren verene.
Seçimden sonra birileri kalkar da Emekliler Partisi kurarsa, şaşırmayız.
***
Siyasetin finansmanı
Senelerdir konuşulur... Kitaplar yazılır... Meclis'e kanun teklifi verilir... Şeffaflık üzerine nutuklar çekilir... Sonrası yok... Unutulur... Kimse üstüne gitmez.
Türkiye'nin en çok gezen gazetecisiyiz.
Seçim kampanyası sürecinde... Uçakla... Araçla... Trenle... Çok yere gittik... İllere, ilçelere.
Afişler, afişler, afişler... Bez afişler... Apartman boyunda.
Nedir bu israf?
Değirmenin suyu kimden/nereden geliyor?
Kimse, kimseye karşılıksız bir şey vermez...
Birilerinin adaya para akıttığı muhakkak.
Yarın... Bu sınırsız... Orantısız... Kayıtsız bağışın, ne gibi bir karşılığı olacak?
Sahi... Bu konular neden hiç konuşulmuyor?
***
Yığınak hatası
Seçim kampanya sürecinde, en çok koşturan isimlerinden biri... İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener.
Adaylarını sandıktan çıkarmak için o kadar çok koşturuyor ki.
Meral Hanım, cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman bile böyle çırpınmamıştı.
Unutmadan... Akşener'in hayli öfkeli olduğunu da görüyorsunuz.
Neyse... Asıl konuya girelim.
Askeri bir deyim var... "Yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar devam eder."
Bu söz siyasette de geçerli.
Yılların siyasetçisi Meral Akşener hatayı "masada" yaptı.
6'lı Masa'ya oturması hataydı... Sonunda kalktı... Fakat geri döndü. Alın size bir hata daha.
Hatanın elbette bedeli olacak... Oluyor da... İyi Parti kan kaybetmeye devam ediyor... Nerede, kuruluş dönemindeki hava, caka, fiyaka, alkış?
***
Şaka gibi
Maçın günü, saati, hakemi günler öncesinden belli.
Hangi sahada oynanacağı zaten belli.
Ama... Takım sahaya çıkıyor... Bakıyorsunuz 10 kişi... Oyunculardan biri yok... Kaleci... Veya kaptan... Ya da santrfor.
Sözü genelde siyasete, özelde ise CHP'ye getireceğiz.
Liderin saat kaçta geleceğini... Kürsüye ne zaman çıkacağını... Adayları teker teker yanına çağıracağını... Herkes biliyor... İl başkanı... Parti teşkilatı... Ve elbette adaylar da.
Ve... Lider miting meydanına giriyor... Kürsüye geliyor... Mikrofonu eline alıyor... Başlıyor adayları çağırmaya... İsim isim.
Fakat... O da ne? Adaylardan biri ortada yok.
Şaka değil... Bu olay yaşandı... Özgür Özel de şaştı kaldı, "Adayım nerede?" diye.
Böyle aday olur mu? Ve böyle aday seçilse ne olur, seçilmese ne olur?
***
Siyasetin sefaleti
Yerel seçim... Milletvekili seçimi... Referandum... Cumhurbaşkanlığı seçimi... Çok seçim gördük... 60 senedir.
Ama hiç böylesini görmedik.
Seçim... Yarıştır... Herkes ipi önde göğüslemek için koşar.
Bu seçimde ise... Yarışçıların çoğunun derdi, hedefi, amacı ipi göğüslemek, yarışı kazanmak değil.
Hesaplar... Başkasına çelme takmak üzerine.
Hem kazanamayacağını biliyor... Hem de kazanacak olanın ayağına çelme takmaya çalışıyor.
Sonra... Alkış bekliyor... Ve... Bakıyorsunuz alkışlayan da çıkıyor.
***
Beklenti... Ve avans
Dolaştığımız yerlerde gördüğümüz şu... Vatandaş işinde gücünde... Kendi gündeminde.
Seçim heyecanı düşük.
Milletin beklentisi... Seçim sonrası... Yatırım, üretim, istihdam... Enflasyonun düşmesi... Gelir seviyesinin yükselmesi.
Defalarca yazdık... Bir kez daha tekrar edelim:
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e halkın güveni... Avansı devam ediyor.
***
Berber... Haydi göreve!
Uzun sözün kısası...
Bildiğiniz fıkra.
Müşteri... Berber koltuğuna oturmuş... Ve sormuş:
- Saçım ak mı, kara mı?
Berber, "Az bekle" demiş:
- Saçını keseceğim... Önüne dökülecek... Ak mı, kara mı görürsün.
31 Mart Pazar... Millet görevini yapacak.
Siyasetçiler de... Saçının rengini görecek.