Gittik... Gezdik... Gördük...
Trabzon'da, Rize'de... Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene, Of, İyidere, Derepazarı ve Çayeli'nde, halkla sohbet ettik...
Yaylalara, köylere çıktık.
Önceki gün, Hayati Yazıcı aradı...
Rize Milletvekili... AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı:
- Benim köyümü de görmüşsün... Nasıl gittin?
Hayati Bey'in köyü... Kaptanpaşa...
Yazmıştık... Cennetten bir köşe.
"Sayın Bakan" dedik:
- Sizin köy... Adnan Menderes'in Bakanı İzzet Akçal'ın köyü... Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın da...
Gezdik... Evinizi de çok beğendik.
Eee... Oralara gidip de...
Gözlemlerimizi, "Karadenizli...
Yılların gazeteci ve yazarı, eski bir dostla" paylaşmamak olmaz.
Bildiniz... Sadık Albayrak.
Trabzon'da... Yaylada.
***
Bürokrasi
Zamanında Turgut Özal'a da çok direnmişti.
Bugün de... "benzerlik" çok... Bürokrasinin "Saat gibi işlediğini" söylemek zor...
"Yukarının" temposu ile "Aşağıdakinin" hızı arasında, dağlar kadar fark var.
Bu "Gözlemimizi" söyleyince... Sadık Albayrak dedi ki:
- Buna bir kısım milletvekilleri de dâhil...
Başkanlık sistemini anlayabilmiş değiller...
Sistemi içine sindiremeyenler de var, sistemin temposuna ayak uyduramayanlar da.
***
Serbest soygun
Sadık Albayrak ile "Çarşıyı, pazarı, fiyat hareketlerini, etiket farklarını" da konuştuk.
Aynı ürünün "Tarladaki" fiyatı ile "Market fiyatı" arasında uçurum var.
"Bölgeler" arasında da.
Serbest pazar ekonomisi, kimi yerlerde "Soyguna" çevriliyor.
Bunları konuşurken...
Sadık Albayrak, öyle bir söz söyledi ki... Kitabın ortasından... Paylaşmalıyız:
- Yüzünü kıbleye dönen ama sırtını dolara yaslayan o kadar çok ki.
***
Kazanan aracı
Üretici... Dedikodu üretmiyor... İşinde gücünde...
Tarlasında... Bahçesinde... Türkiye'nin her yerinde... "Üreticiye laf yok." Tüketici de öyle... Günahsız... Ama "Kazığı" yiyor, o ayrı.
Sadık Albayrak, "Konuya" noktayı koyuyor:
- Üretici çalışıyor... Ter döküyor...
Domates, patates, soğan, fındık, çay, üzüm, kiraz, kabak, patlıcan... Allah, üreticinin rızkını veriyor... Fakat 'etrafta, arada' sahtekâr çok.
***
Futbol
Sadık Albayrak... Çocukluğunda, okulun bahçesinde çok top koşturmuş.
Futbol bilgisi iyi, "Spor yazarlığı yapabilir." Fanatik Trabzonsporlu... Bütün Trabzonlular gibi.
Sohbette... Futbola da girdik tabii...
- Sadık Bey... Milli takımın maçlarını izlediniz mi? Kötü döküldük.
Albayrak... Acı acı güldü:
- Ama... Helal olsun... Bir gol attık ya.
Ve devam etti:
Sadece milli takımda değil, futbolun tamamında sorunlar var.
Kulüplerdeki sorunlar, sancılar, milli takıma yansıyor.
Allah aşkına söyle, futbolda da söğüşlemeler yok mu?
***
Bele bağlı taş
Sadık Albayrak, futbolculardaki "Kibirden, havaya girmekten" söz edince... Hacı Bayram Veli'nin sözleri aklımıza geldi... Sadık Bey'e de aktardık:
- Kibir, bele bağlanmış taş gibidir...
Onunla ne yüzülebilir ne de uçulabilir.
Albayrak:
- Evet... Böyle kibirlenirsen... Koşmazsan terlemezsen... Havalara girersen... Sonucuna da katlanırsın...
***
Öyle kazana, böyle lahana
Atasözü... Herkes bilir... "Böyle başa, böyle tıraş." Sadık Albayrak, "Öyle kazana, böyle lahana" deyince... Sorduk:
- Bu söz de nereden çıktı?
Sadık Bey anlattı.
Bir zamanlar... Doğru dürüst karayolunun olmadığı yıllar... Karadenizli, ekmek peşinde... Kimi deniz yoluyla, İstanbul'a gidiyor... Kimi de, daha yakına, Batum'a.
1917... Sovyet Devrimi... Batum'daki Karadenizli Türkiye'ye dönemiyor.
Sonra... İkinci Dünya Savaşı...
Kargaşa... Karadenizli bir fırsatını buluyor, Batum'dan kaçıyor... Doğruca memleketine...
Of'a.
Hemşerileri... Etrafını sarıyorlar:
- Batum'da neler yaptın?
- Burada kalaycıydım... Batum'da da kalaycılık yaptım... Kızıl Ordu'nun yemek kazanını kalayladım...
Kazan öyle büyüktü ki... Bir tarafına çekici vuruyorsun, yankısı, bir saat sonra kazanın diğer ucundan duyuluyor.
Oflu'nun biri... Demiş ki:
- Sen yokken... Biz de burada lahana yetiştirdik... Hem de koca koca lahana... Öyle büyük ki, yağmur yağınca lahana yaprağını şemsiye olarak kullanıyorduk... Altına 20 kişi sığıyor.
Kalaycı... "Bu nasıl lahana?" diye sorunca... Oflu cevabı patlatmış:
- Öyle kazana, böyle lahana.
***
Şenol Güneş
Trabzon'un evladı... Memleketinde çok seviliyor... O bir marka.
Ama... Milli takım... Üç yenilgi...
Karadenizli "Üzgün ve sessiz." Soru:
- Şenol Hoca, bundan sonra ne yapsın?
Sadık Albayrak'ın yanıtı... Karadeniz'de en çok duyduğumuz söz:
- Kendisi bilir.
***
Son söz
Sohbetin sonu... Partiler...
Seçim... Siyaset... O, onu dedi... Bu, bunu dedi...
Sadık Albayrak... "Son söz" olarak... "İki şey" söyledi:
1. Herkesin eteğindeki taşı dökmesi lazım.
2. Herkes, kendisine Müslüman.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz