Karlar altındaki Bey Dağları'nı... Sonra Kubbe Geçidi'ni (1930 metre) aştık.
Malatya'dan... 85 kilometre uzaklaştık.
Ve... Kemal Sunal'ın köyüne ulaştık... "Gökçe."
- Ağalar... Beyler... Bacılar... Kardeşler... Geçmiş olsun.
Biri... Dedi ki:
- Devletimiz sağ olsun... Milletimiz var olsun
Dede... Söze girdi:
- Türkiye büyüklüğünü bütün dünyaya gösterdi.
Esnaf... Koştu geldi:
- Millet olmadan devlet olmaz... Devlet yoksa millet yaşayamaz.
***
"Âmin!"
Küçük oğlumun (Tufan) nikâh şahitlerinden biri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di, diğeri Kemal Sunal (4 Mart 2000).
Kemal Sunal Caddesi'nde... Köylülere sorduk:
-Kemal Sunal'ın evi hangisi?... Doğduğu ev?
Yaşlı bir teyze "Aaah, ah" diyerek iç çekti:
-Depremde yıkıldı... Yer ile yeksan oldu.
Çevremiz... Yıkılmış evlerle dolu.
Evlerin birinin altında "Otomobil iskeleti" var.
Minare... Hasarlı... Birkaç yeri çatlak.
İleride "Sunal Hafriyat" tabelası.
Bir başka tabela:
"Sunal Kuyumculuk."
Tabelanın birinde Kemal Sunal'ın resmi.
Köyden bir genç... "Hoş geldiniz" dedi... Ve "Acımız büyük" diye devam etti:
-Kemal Sunal'ın bibisinin (Halasının) oğlu Mustafa Kara... Evi depremde yıkıldı... Enkaz altında kaldı... Sizlere ömür.
Bastonlu bir amca... Sesini yükseltti:
-Bu depremde büyük Türk devletinin gücü test edildi... Allah devlete zeval vermesin.
Köylü... Bir ağızdan:
-Âmin!
***
Doğanyol
İlçeye girince... Koca bir "TIR" gördük... "Mobil mutfak."
Sadece Doğanyol'un depremzedelerine değil, "Çevre köylere" de sıcak yemek pişiyor.
Mobil mutfağı gönderen Kahramanmaraş Belediye Başkanı Hayrettin Güngör.
Sağda solda... Mersin'den... Trabzon'dan... Her yerden... "Yardım araçları." İlçe... Depremde ölen 4 kişiye ağlıyor.
22 yaralı... 85 yıkılmış bina.
Ama... Halk dimdik... Ayakta.
Bir kadın... "Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Zaza... Kardeşiz... Bu memleketi bölmeye kimsenin gücü yetmez... Bunu gazetede yazın" diyor.
Bir başka kadın... "Yaz... Mutlaka yaz" diye devreye giriyor:
- Deprem... Tutkal gibi... Devleti, milleti... Herkesi yapıştırdı, kaynaştırdı.
***
Artçı deprem
Doğanyol Kaymakam'ının makam odası... Hasarlı... Oturulacak durumda değil.
Sadece makam odası mı?.. Hasar... Bütün katlarda... Binanın tamamında.
Kaymakam Yunus Emre Vural ve Belediye Başkanı Hakan Bay ile birlikteyiz.
Tam fotoğraf çektireceğimiz sırada... Artçı deprem... Bina sallanıyor.
Artçı... "Durmak bilmiyor."
***
"Herkes" burada
Soruyoruz... "Doğanyol'a kimler geldi" diye.
Kaymakam Yunus Emre Vural "Kimlerin gelmediğini sorun" diyor.
Belediye Başkanı Hakan Bay:
- Kimler gelmedi ki.
"Kalabalık" saymaya başlıyor:
- Cumhurbaşkanı... İçişleri Bakanı... Adalet Bakanı... Binali Yıldırım...
"Liste" uzayıp gidiyor.
Bir kadın... Listeye "Eklemede" bulunuyor:
- Ambulanslar... Helikopterler... Havada insansız araçlar... Sağlıkçılar... Depremden yarım saat sonra herkes, devletin bütün imkânları buraya yağmaya başladı... Allah devletimizi korusun.
***
Erkekler de ağlar
Yorgun bir günün ardından... Yaşar Öncan dostumuzla birlikte otelimize dönüyoruz.
"Altın Kayısı... Ramada."
Otel 5 yıldızlı... Konforlu.
Ama... Uyku tutmuyor.
"Deprem manzaraları" bizi uyutmuyor.
Yaşar Öncan'ı arıyoruz... "O da uyuyamamış.
Gece... Giyiniyoruz... Çıkıyoruz
Hava... Buz gibi.
"Nereye" gideceğiz?
Yaşar Öncan "Köye" diyor.
Hangi köy?.. Hangisi olursa olsun... Fark etmez.
Nasıl olsa... "Orda bir köy var uzakta."
Köy çok...
Pelitli... Çakıran... Alhanuşağı... Tanışık... Ve Hisartepe köyünde bir deprem çadırına giriyoruz.
Anne... Beyaz Zeren... Bizi sobanın yanına oturtuyor.
Kızı... Sümeyye... 13 yaşında... Sekizinci sınıfta... "Amca, çay içer misin" diye soruyor.
- Sümeyye... Geçmiş olsun güzel kızım.
- Amca... Evimiz çatladı... Çok korktum.
Çadırda... Yaşar Öncan'la birlikteyiz... Artık... Veda zamanı.
Sümeyye... "Ne olur gitmeyin" diyor.
Anne... Beyaz Hanım... "Çadıra iki döşek de sizin için serivereyim" diye ısrar ediyor.
Kendimizi zor tutuyoruz... Gel de duygulanma... Gel de ağlama.
***
Orda... Bir başka köy daha... "Bulutlu"
Gece uzun... Ve soğuk.
Bulutlu köyündeyiz.
Osman Özcan... "Duvar patladı... Çok korktum" diyor.
Muhtar... Fazlı Özcan... "Allah devletten razı olsun... Devlet olmasa ne yapardık" diye konuşuyor
Köyde... Kiminle konuşsak... Soyadı "Özcan."
Muhtar... "Köylünün çoğunun akraba olduğunu" söylüyor.
Köy... 45 hane.
3 ev yıkılmış... Gerisi hasarlı.
Gece... Yaşlı bir teyze... Yanımıza geliyor:
- Yalnız olmadığımızı öğrendik... Koca koca insanlar... Büyük devlet adamları... Geldiler... Yaramızı sardılar... Hâlâ sarıyorlar.