Darbeler, muhtıralar, müdahaleler... Türk demokrasisinin "Kara delikleri."
Darbeler... Darbeciler... Yeşil ekini biçer gibi "Siyaseti, siyasetçiyi biçtiler."
12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümünde... Milletçe... Bir ağızdan:
Kahrolsun darbe... Kahrolsun darbeci.
Yaşasın demokrasi.
***
Yemin töreni
Darbeden (12 Eylül 1980) sonra TBMM'nin "Şeref salonunda" bir tören düzenlendi.
"Darbeciler" geldiler... 5 Orgeneral... Üniformaları ile.
"Yemin" ettiler.
"İlk sırada" kimler mi oturuyordu?
"Yüksek mahkeme başkanları."
Yemini dinlediler.
Alkışladılar.
Darbenin meşruiyetini onayladılar.
Acı... Ama gerçek.
***
2 soru
Her darbenin öncesinde "Darbeciler ya da temsilcilerinin" ABD'ye gitmesi tesadüf mü?
ABD'nin darbede rolü olanlardan "Bizim çocuklar" diye söz etmesi, dil sürçmesi mi?
***
Üniversite
Birinci darbe... Darbelerin anası... 27 Mayıs 1960 darbesi.
"Üniversite" darbeye alkış tuttu.
En başta da "İstanbul Üniversitesi."
Alkış tutmakla kalmadı.
"Meşruiyet fetvası" verdi.
Aradan 58 yıl geçti.
Üniversitenin "Geçmişimizde böyle bir ayıp var... Üzgünüz" dediğini... Milletten özür dilediğini duydunuz mu?
***
Utanç tutanakları
Yassıada mahkemelerinin "Tutanakları" yayınlanmalı... Mutlaka.
Tutanaklar... "Yüz karası."
Tarih 26 Temmuz 1961... Çarşamba.
"Anayasayı ihlal" davası... Tutanak... Aynen:
Başkan Salim Başol:
- Polatkan, sen gel!.. Müdafaan kaç sayfa?
Hasan Polatkan:
- Müsvedde halinde bulunduğu için ne kadar olduğunu bilmiyorum efendim... 10 dakikada bitmez zannederim.
Başkan Salim Başol:
- Öyle şey olmaz... Kısa kes!.. Sen zaten diğer davalarda da uzun müdafaa yaptın.
Hasan Polatkan:
- Hayatımın söz konusu olduğu bir meselede son sözlerimi söylememe müsaade edin efendim.
Başkan Salim Başol:
- Olmaz, kısa kes, az konuş!..
Hasan Polatkan:
- Öyle ise müdafaa yapmayayım mı?
Başkan Salim Başol:
- Yapma!
Uzatmayalım... Sonrasını biliyorsunuz...
Hasan Polatkan "Asıldı."
***
Yargısal komedi
Alpaslan Türkeş, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra "İdamla yargılandı."
Türkeş... "Gariban bir göçmen aileyi" himayesine almıştı.
Ev kirasını ödüyordu... Et, makarna, ekmek gönderiyordu... "Kendi cebinden."
Darbeden sonra... Başsavcı'nın iddianamesinde... Göçmen ailenin kira evinden "Silahlı örgüt evi" diye söz edildi.
İhtiyar karı kocaya da "Terörist" denildi.
Sonra... Yargı safhasında... "İşin aslı" anlaşıldı ama... Kaç ay sonra?
***
Protokol ayıbı
Darbe... 12 Eylül 1980'de oldu.
1983'te seçim yapıldı... Demokrasiye dönüldü.
Turgut Özal (Anavatan Partisi) tek başına iktidara geldi.
Biliyor musunuz ki;
Başbakan Turgut Özal 4 yıl boyunca (1983-1987) devlet protokolünün "7. sırasında" yürütüldü.
Eşli protokolün "14. sırasında."
Kimseden "Gık" çıkmadı... Medya dâhil.
"Sen sesini çıkardın" mı derseniz... Evet.
"Yazdık... Eleştirdik... Kınadık."
Arşivler tanık... Mehmet Keçeciler tanık.
***
İşte Batı
Demokrat Avrupa, demokrat Amerika bir kez olsun Türkiye'deki "Darbeleri, muhtıraları" kınadı mı?
Bizim ki de soru yani...
Darbecinin sırtını sıvazlayan, darbeyi nasıl kınayabilir ki?
***
"Maalesef"
Darbelere, muhtıralara "Yeşil ışık" yakanların içinde bazı "Siyasetçiler" var mıydı?
Evet... Maalesef.
Kenan Evren anılarında "1980 darbesinin taşları döşenirken" Genelkurmay'ın kapısını aşındıran, "Daha ne duruyorsunuz Paşam" diye, darbecilere çanak tutan siyasetçileri yazmadı mı?
***
Şaka değil
Muhtıra (12 Mart 1971) verildi... Hükümet çekildi... Ve...
"Partilerüstü hükümet" kuruldu... Nihat Erim hükümeti.
Hükümetin ilk icraatlarından biri... "Enerji yatırımları" durduruldu.
Gerekçe: - Bu yatırımlar gereksiz... İsraf... Türkiye bu kadar elektriği ne yapacak?.. Toprağa mı verecek?
Şaka gibi... Değil mi?
***
Özetle
Darbe mağduru liderlerin... Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş'in isimleri "Üniversitelerde... Havaalanlarında... Bulvarlarda... Parklarda... Meydanlarda" yaşıyor.
Ya darbecilerin isimleri?... Nerede?
"Darbeciler çöplüğünde."