Gençlerbirliği'nden o kadar çok "Hoca" geçti ki... Say say bitmez... Bazıları birkaç kez "Geldi, gitti."
Cavcav'a demiştik ki:
- Galiba en çok gelip giden Metin Hoca...
Metin Türel.
Cavcav düşünmüş düşünmüş ve... "Doğru" demişti.
Bir defasında... Metin Hoca, kulüpten ayrılırken bize vedaya gelmişti.
- Artık Cavcav'la bir araya gelmem imkânsız...
Ne selam veririm, ne selamını alırım.
Cavcav'dan da "Benzer sözler" dinlemiştik:
- Metin, benim için bitti... Artık konuşmam.
Aradan iki ay geçti... Cavcav'la İstanbul'a gitmiştik... Eşlerimizle birlikte.
Akşam... Lokantada Metin Türel'le karşılaştık.
Biz "Kavga çıkacak" sanırken... Onlar... Öyle bir kucaklaştılar ki...
- Metin'im!..
- Başkanım!..
Metin Hoca da "Bizim masamıza" geldi.
Yemeğin sonunda... Kavga çıktı çıkmasına ama... "Hesap kavgası."
- Başkanım... Hesabı ben ödeyeceğim.
- Metin'im... Sana hesap ödetirsem namerdim.
Hani... Bir söz var... "Barışmasını bilmeyen kavga etmesin" diye.
Cavcav'ın özelliği... "Barışmasını" biliyordu... Kimseye dargın değildi.