(22 Haziran 1998) Cumhurbaşkanı Demirel'in yaptığı konuşmadan satırbaşları:
Başkanlık Sistemi dediğimiz olayda başkan hem başbakandır, hem cumhurbaşkanıdır.
O hükümetini kursun ve kurduğu hükümet dört sene sonra seçime gitsin.
Meclis gene olsun, yasama organı olarak olsun, öbürü (Hükümet) de icra olarak olsun.
Yani burada icra ile yasama organını birbirinden koparıyor.
Hangi ölçüde koparıyor?.. Yine onun da birtakım şartları var.
Ama burada şu var: Hükümetlerin sık sık değişmesi önlenmiş oluyor, hükümetlerin kurulabilirliği meydana çıkıyor ve başbakan arama külfeti ortadan kalkıyor... Halk kendi başkanını, kendi cumhurbaşkanını kendisi seçiyor.
Burada meşruiyet bakımından hiçbir sakınca yoktur, neticede yine halkın oyuyla geliyor oraya.
Bir de Yarı Başkanlık Sistemi var.
Yarı Başkanlık Sistemi'nde halk cumhurbaşkanını seçiyor, cumhurbaşkanının güçlü yetkileri var; cumhurbaşkanı meclisi feshetme yetkisine sahip.
Meclis'i feshetme yetkisinin yararı ne oluyor?
Meclis kendi yetkilerini gayet tabii kullanıyor, ama eğer ülkenin idare edilemez gibi bir duruma düşme ihtimali varsa, o zaman boşluk meydana geliyor, -siyaset boşluğu kaldırmaz- o boşluğu halk dolduruyor; cumhurbaşkanı Meclis'i seçime götürüyor.
Bu tabii ki bir disiplindir aynı zamanda. Yani Meclis'i bir arada tutma ve Meclis'in ana görevlerini yapmasında en ufak bir dağınıklığa meydan vermeme gibi bir disiplindir.
Bu sistemi de uygulayanlar var.