Çarşamba akşamı... Hüsrev'deydik... Rize Çayeli'nden Fahri Hüsrev'in Ankara'daki lokantasında... Dostlarla birlikte.
Saat 18.35... Cemil Çiçek geldi... Daha oturmadan "Az önce bir patlama oldu" dedi.
Ne patlaması?.. Nerede?.. Ne zaman?.. Nasıl?.. Büyük mü?.. Ölen var mı?
Hepimiz telefonlara sarıldık... Bu arada lokantanın duvarındaki televizyonu açtık... Bir şey öğrenebilir miyiz diye.
İşte o andan itibaren... Ankara'da hayat durdu...
Saat durdu.
Ağzımızdaki lokma... Zehir oldu. Lokantadan çıkınca... Doğruca... Patlamanın olduğu yere gittik.
Telaş... Koşuşma... Siren sesleri... Polis... Ambulans... Yaralılar... Telsizden gelen sesler... Ağlayanlar... Ortalık ana baba günüydü.
Herkes teröre lanet okuyordu.
Alçakça, haince, sinsice... Ankara'nın merkezinde "Ülkemize, milletimize, birliğimize, bütünlüğümüze karşı" şerefsizce bir saldırı.
Lanet olsun.