Sınırın sıfır noktası... Az ilerisi Rus uçağının düştüğü yer... Bulunduğumuz tepeye Bayırbucak Türkmenleri geliyorlar.
Bizden "İnsani yardım malzemelerini" almak için.
"Aşağısı" Bayırbucak Türkmenleri'nin çadırlarıyla dolu.
Bayırbucaklı Mustafa "Allah Türk devletine zeval vermesin" diyor.
Sonra... Yayladağı'na geçiyoruz...
Yine sınırın sıfır noktasındayız.
Bayırbucak Türkmenleri'nden Ramazan "Allah Türk milletinden razı olsun... Allah Türk milletini başımızdan eksik etmesin" diye konuşuyor.
Bayırbucaklı Ömer "Yorgunsunuz, bu gece bizde kalın" diye çadıra bir yer yatağı seriyor.
Karısı Nesrin "Acıkmışsınızdır" diye yaprak dolması getiriyor.
Duygulanmamak elde değil.
Kendimizi çadırın dışına atıyoruz. Bu defa Bayırbucaklı çocuklar etrafımızı sarıyorlar.
"Türkiye, Türkiye" diye bağırmaya başlıyorlar.
Bölgede... Yarım kalmış bir tarih yazılıyor.
Ölüm kalım mücadelesi veren Bayırbucak Türkmeni "Sivil toplum örgütlerimizin... Hayırsever milletimizin" gönderdiği yardımla hayata tutunmaya çalışıyor.
Her şeyi anlatacağız... İsimli... Resimli.
Fotoroman gibi.