İlhami Soysal'ın evi Çankaya'daydı... Cinnah Caddesi'nde... Pilot Sokağın girişinde... Birinci basın sitesinde. (O tarihte caddenin adı Cinnah değildi... Vali Dr.
Reşit Caddesi idi.)
Otomobili yoktu... (Daha sonra otomobil sahibi oldu... Gazete sahibi Malik Yolaç göndermişti... Bir Anadol.)
Soysal sabah evinden çıkmış... Caddenin karşısına geçmiş... Kızılay dolmuşunu beklemeye başlamış.
Bu sırada önünde bir otomobil durmuş...
Otomobilde iki kişi varmış.
Direksiyondaki kişi "İlhami Bey" demiş:
- Sizi okuyoruz...
Beğeniyoruz... Takdir ediyoruz... Lütfen buyurun, sizi gideceğiniz yere bırakalım.
İlhami Soysal otomobile binmiş.
Kavaklıdere kavşağı geçilmiş.
Sonraki kavşak, Meclis'in köşesindeki kavşak...
Sağa dönerseniz Akay Caddesi'ne gider.. Sola dönerseniz Genelkurmay'a... Eskişehir yoluna.
Sapmazsanız... Doğru giderseniz... İstikamet Kızılay.
Zaten gazete de Kızılay Meydanı'nın köşesindeydi.
Otomobil Kızılay'a doğru gitmeyince...
Sola, Eskişehir yoluna sapınca... İlhami Soysal inmek istemiş.
Ama ne mümkün... Sürücü gaza basmış, arkadaşı da İlhami Soysal'ı dövmeye başlamış.
Sonra... Tarlalara doğru gitmişler... Şimdi "Çayyolu-Ümitköy" diye bilinen bölgeye.
Hani... Kemikleri kırılana kadar denir ya...
Ya da... Eşek sudan gelinceye kadar... İlhami Soysal işte öyle dövülmüş.
Ve o halde... Kanlar içinde...
Bir tarlada terk edilmiş.
Oradan... Toprak köy yolundan geçen bir köylü İlhami Soysal'ı görmüş, traktörüne almış...
Ana yola bırakmış.
İlhami Soysal da...
Öğleye doğru...
Gazeteye ulaşmış.
Perişan haldeydi...
Eşi Bahriye Hanım'a haber verdik...
Sonra Emniyet'e...
Topu topu 3 odadan oluşan gazete bürosu bir anda doldu taştı.