Hikâye bu ya... Görme engellilerin yaşadığı köye bir fil getirmişler.
Köylü toplanmış... "Bu nedir" diye.
Biri filin dişine dokunmuş... "Bu mızraktır" demiş.
Hortumuna dokunan:
- Hayır hayır, bu bir yılan. Ayağına dokunan:
- Yok canım, bu bir ağaç. Gövdesine dokunan:
- Bilemediniz, bu bir duvar. Kuyruğuna dokunan:
- Bu bir halat. Kulağına dokunan:
- Hepiniz yanılıyorsunuz, bu bir yelpaze. Son günlerdeki "Sistem tartışması" körlerin fili tarifine benziyor.
Türkiye'deki sistem... "Anayasa'ya göre parlamenter sistem."
Ama... Anayasa'nın Cumhurbaşkanı'na verdiği yetkilere bakarsanız... "Sistem, yarı başkanlık sistemi."
Sisteme "Parlamenter sistem" damgasını vuran en önemli unsur ise... "Cumhurbaşkanı'nın Meclis tarafından seçilmesi."
Meclis seçemezse... Ve "Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirse..."
Sisteme hangi adı vereceğiz?
İsteyen "Ucube" diyebilir.
İsteyen de sistemin hukuken "Parlamenter sistem", fakat fiilen "Yarı başkanlık sistemi" olduğunu söyleyebilir.
Öyleyse... Yapılacak iş "Konuyu Erdoğan'dan bağımsız olarak" tartışmaktır... Anayasa'yı sil baştan değiştirmektir.
Bunu geçmişte Turgut Özal söyledi... Ama "Sistem değil, Özal tartışıldı."
Süleyman Demirel söyledi...
Ama yine "Sistem bir yana itildi, Demirel eleştirildi."
Huyumuz böyle... Sistemi değil, kişileri konuşmak daha çok hoşumuza gidiyor.