Bölge Temsilcimiz Ersin Ramoğlu... Haber Müdürümüz Temel Eren "Lokantada yer ayırtmışlar."
Dediler ki:
- Gölgede... Asmanın altında oturacağız... Meşhur bir kebapçı... Kalabalık olur... Müşterileri de dinlersiniz.
Başladık gülmeye...
Sordular:
- Bunda gülünecek ne var?
Anlattık.
Seneler önceydi... 12 Eylül 1980 ihtilal sonrası.
İhtilal ile devrilen hükümetin başkanı Süleyman Demirel için yurdun her yerinde davalar açılmaya başlandı.
"Eften püften" davalardı.
"Neden güneş battıktan sonra miting yaptın" gibi.
Davalar eften püftendi ama... Demirel (Veya avukatı) mahkemeye gitmek zorundaydı.
İşte o günlerin birinde... Böyle bir yaz mevsiminde...
Demirel "Adana'da mahkemeye çağrıldı." Demirel... Adana'ya "Dört avukatını" yolladı.
Köksal Toptan... Ali Şevki Erek... Yaşar Topçu... İbrahim Vecdi Aksakal.
Dört avukat öğleden önce davaya girdiler... Süleyman Demirel'i savundular.
Mahkemeden çıktıklarında öğle olmuştu... Acıkmışlardı.
Kendilerini "Gölgeye... Serin bir yere... Asma altına... Kebapçıya" attılar.
Kebaplarını yerken... Yukarıdan "Şıp... Şıp... Şıp" diye bir damlama başlamaz mı?... Kafalarına...
Ali Şevki Erek, İbrahim Vecdi Aksakal ve Yaşar Topçu "Allah halimize acıdı" dediler:
- Ağustosta yağmur yağıyor... Oh çok şükür.
Bu sırada Köksal Toptan "Yukarıya... Asmanın dallarına" baktı... Ve "Beyler" dedi:
- Ne yağmuru?.. Bakın, asma dallarının arasında bir kedi var... Kafamıza işiyor.
Ersin ile Temel'e bu olayı anlattık ve ekledik:
- Kebapçıda... Asma altında falan işimiz yok... Ya başımıza... Şıp şıp şıp... Damlama başlarsa.
"Çukurova notları" devam edecek.