Yıllar geçti aradan... Genç kuşak bilmez.
Orta yaşlılar... Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar...
Milletvekilleri... Anlatacağımız "hikâyeyi" kaçı bilir acaba?
Dönem... Menderes ve arkadaşlarının Yassıada'da yargılandıkları dönem. Demokrat Parti kapatılmış... Adalet Partisi henüz yeni kurulmuş.
Hikâyemizin "kahramanları" üç kişi. Ali Külünk... Rizeli... Adalet Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı. Hakkı Morgül... Rizeli... O da Adalet Partili. Mustafa Güler... Lakabı Kasap Mustafa... Batı Trakyalı... Adalet Partisi Zeytinburnu İlçe Başkanı.
Bir gün... Parti çalışmasından yorulurlar.
Akşam... Bir lokantada buluşurlar.
Sohbet ederler... Yorgunluk atarlar.
Söz Demokrat Parti'den... Yassıada'dan... Adnan Menderes'ten açılınca... Üçü de öfkelenirler... Duygulanırlar.
Eh... İki kadeh de rakı içmişler...
Geyik muhabbetine başlarlar:
Alacaksın eline kazmayı küreği...
Sarayburnu'ndan Yassıada'ya... Yerin altından kazacaksın.
Doğru söylüyorsun... Vuracaksın kazmayı... Yassıada'ya tünel açacaksın.
Ve Adnan Menderes'i tünelden kaçıracaksın.
Adımız kadar eminiz... Çok kişi şimdi "Yok deve" diyordur. "Böyle saçma şey olmaz" diye gülüyordur.
Oldu... Vallahi oldu.
Bizim üç kafadarın geyik muhabbeti çevre masalardan duyuldu.
Hemen ihbar mekanizması çalıştı... Sıkıyönetim Komutanlığı olaya el koydu. Ali Külünk, Hakkı Morgül, Mustafa Güler'in evlerine geceyarısı baskın oldu.
Kelepçelendiler... Eşlerinin, çocuklarının, mahalle halkının önünde tekmelendiler.
Ve "Davutpaşa Kışlası'na" götürüldüler.
Onlar... Halim Mete'nin babası Osman Mete gibi "Paçayı kolay kurtaramadılar." "İçeride" dile kolay... Tam yetmiş gün yattılar.