Aylardan marttı... Hava soğuktu... Sene 1982. Güniz Sokak-31'de "Dört duvar arasında oturmak zorunda bırakılan"
Demirel, dışarı çıkmaya hazırlanıyordu.
Sordum... "Nereye?"
Dedi ki... "Camiye...
Cenaze namazına."
- Kim öldü?
- Kenan Evren'in eşi...
Sekine Hanım... Saygın bir insandı.
Demirel'in yüzüne baktık... "İhtilal yapıp sizi deviren kişiye başsağlığı mı dileyeceksiniz?" dercesine...
Süleyman Bey "Aklımdan geçenleri" okudu. "O iş ayrı, bu iş ayrı" dedi:
- İhtilalle bile olsa, Devlet Başkanlığı'nda oturan şahsın eşi vefat etmişse... Bana yakışan cenazesine gitmektir...
Başsağlığı dilemektir...
Siyasi nezaket bunu gerektirir.