Mahkemeden Ali Coşkun'a gelen yazı bize "Benzer bir olayı" hatırlattı.
İhtilalden (12 Eylül 1980) sonra, evinde "Sürgün hayatı yaşayan" Süleyman Demirel bir gün "Mahkemeden" bir yazı aldı.
Eski Başbakan "Müşteki (Şikâyetçi sıfatıyla) ifade vermeye çağrılıyordu." Demirel "Hayırdır inşallah" dedi.
Biz de "Dava neymiş" diye merak ettik.
"Mahkemeden gelen yazıyı" okuduk. "Olay" şuydu:
İhtilalden önce... Vatandaşın biri kafayı çekmiş... "Hükümet hakkında atıp tutmuş."
Tâbii Başbakan da sarhoşun öfkesinden nasibini almış: "Demirel kazığı yiyecek."
Birisi tepki göstermiş... Konu "Karakola intikal etmiş."
Sonra "Savcılığa." Ardından "Mahkemeye."
Suç hakaret suçu: "Hükümetin manevî şahsiyetini aşağılamak."
İhtilâl olmuş... Demirel devrilmiş...
Ortada hükümet falan kalmamış... "Ama dava sürüyor."
Hâkim de "Demirel'i şikâyetçi olarak" mahkemeye çağırıyor. Süleyman Bey "Mahkemenin yazısını" okuyunca gülmeye başladı: - Adam geleceği görmüş...
Gerçekten de kazığı yedik... Şimdi şikâyetçi olup da bu vatandaşı mahkûm ettirmek bana yakışmaz. Ve "Avukatını" aradı... Köksal Toptan'ı: - Mahkemeye bir yazı yazın...
Şikâyetçi falan değilim.