İsmail Yaşar... 9 Eylül 2005'te, dönerci dükkânında başından vurularak öldürüldü. Ölümünden önce BILD gazetesi onu "Manşetine taşımıştı."
"Nürnberg'in en iyi dönercisi."
Öldürüldükten sonra ise... BILD "Aynı resmi bastı" ve altına İsmail'in "Uyuşturucuyla, haraç çeteleriyle bağlantısı olduğunu" yazdı.
Bir başka örnek...
Abdurrahim Özüdoğru, gündüzleri saat fabrikasında çalışıyor, akşamları da terzi dükkânında eşine yardım ediyordu.
Nürnberg'de, eşinin dükkânında başından vurularak öldürüldü.
Alman medyası, "Sıcağı sıcağına" yayına başladı...
"Uyuşturucu işindeydi... Mafya bağlantılıydı... Sevgilisi vardı."
Örnek çok... Hangisini yazalım?
Enver Şimşek... Süleyman Taşköprü... Mehmet Turgut... Halit Yozgat.
"Susturuculu" tabancalarla...
"Başlarından" vurulup öldürülürken Almanya'daki Türkler "Panikleyip, can derdine" düşerken...
Almanlar neler demediler ki:
"Uyuşturucu... Mafya... Ülkücüler... Haraç çetesi... Kumar şebekesi... Bahis cephesi... Türk derin devletinin Almanya uzantısı... Türkler arasında iç hesaplaşma."
Dilerseniz, uzatmayalım ve sözü yine "Temel'e" bırakalım:
- Temel Bey, bütün bunlara ne diyorsunuz?
- Ne diyeyim?... Bunların yatacak yerleri yok.