Atatürk dönemi...
Fransa'dan bir "konuk" gelir.
Eski Başbakan... Edouard Herriot... Şark Ekspresi ile.
Konuk Edirne'de "iki yüksek bürokrat" tarafından karşılanır:
Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Numan Menemencioğlu... Protokol Genel Müdürü Fuat Abdüsselam.
İkisinin de "kulaklarında sorun vardır... Ağır işitmektedirler."
Fransız konuk "yüksek sesle" konuşmak zorunda kalır.
İstanbul'da konuğu Vali Muhittin Üstündağ karşılar.
Ama... O da "ağır işitmektedir."
Sonra... Konuk Ankara'ya uğurlanır.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hikmet Bayur, konuğu Ankara Garı'nda karşılar...
Tesadüf... Hikmet Bayur'un da kulağı sorunludur... Ağır işitmektedir.
Başbakan İsmet İnönü... Fransız devlet adamı ile önce o konuşur.
İnönü malum... Siyasi rakipleri "Sağır İsmet" derlerdi...
Ağır işitirdi... Meclis müzakerelerini "kulağına takılan aletle" takip ederdi. (Alet, şimdiki gibi minicik de değil... Kocaman... İnönü'nün oturduğu sırada dururdu... Alet ile kulak arasında kablo bağlantısı vardı.)
Edouard Herriot sandı ki "ağır işitmek Türkiye'de yaygın bir hastalık."
Çankaya Köşkü'nde... Atatürk'le konuşurken... Fransız konuk sesini yükseltince...
Atatürk gülümsedi... Ve şöyle dedi:
- Bağırmayabilirsiniz ekselans.
Yıllar sonra... Herriot anılarında şunları yazdı:
- Çankaya'da öyle biri var ki... Çoklarının duymasına ihtiyaç bırakmıyor. (Cemal Kutay'ın kitabı... Atatürk Bugün Yaşasaydı... Sayfa 447)