Kaynağın "adresini" yazalım: Genelkurmay.
"Adını" ise şimdilik saklı tutalım.
Mayıs ortasında ziyaretine gitmiştim... Eski dostum.
Ailece de görüşürdük.
Sohbet sırasında sormuştum:
- Bir şey duydum... Bazı eski siyasetçilerin sürgüne gönderileceğini...
Demirel gibi... Doğru mu?
***
Orgeneralin yüzü birden değişti.
- Sen ne saçmalıyorsun?.. Bana böyle bir şeyi nasıl sorabilirsin?.. Ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu?
Şaşırdım...
"Dostum" neredeyse beni odasından kovacak. Çayı yarım bıraktım... Soğuk bir vedalaşma... Çıktım.
***
O dönemde
"3 parti" vardı:
"Askerlerin kurdurduğu" Milliyetçi Demokrasi Partisi. (MDP)
"Arkasında Demirel'in olduğu" Büyük Türkiye Partisi. (BTP)
Bir de Halkçı Parti. (HP)
İlk kurulan MDP'ydi... Fakat BTP kurulunca... Herkes oraya akın etmişti... Seçimi kazanması kesindi.
***
İşte o süreçte telefonumuz çaldı.
Arayan
"daha birkaç gün önce Genelkurmay'da bize söylemediğini bırakmayan" orgeneraldi.
"Beni iyi dinle" diye söze başladı:
- Kâr eden şirket kapanacak.
Paşanın
"fırçasının" kırgınlığını atamamışım... Soğuk bir sesle yanıt verdim:
- Yanlış yeri aradınız.
Paşa
"kimi aradığımı biliyorum" diye devam etti:
- Hem buraya gelip bana saçma sapan soru sorarsın, hem de cevabını anlamazsın... Kafanı işlet... Kâr eden şirket kapanacak.
Bende birden
"jeton" düştü.
Kâr eden şirket... BTP olsa gerek.
***
- Paşam... Büyük hissedar (Demirel) ne olacak?
- Seyahate gidecek.
- Pasaport gerekecek mi?
- Hayır... Gerekmez.
- Nereye gidecek?
- Çok soru soruyorsun.
- Bu son soruydu.
-
Kendileri Çanakkale taraflarını severler. Ve
"çat diye" telefonu kapattı.