Recep Tayyip Erdoğan'dan, Kemal Kılıçdaroğlu'na:
- İhanetle gelen ihanetle gider.
Kılıçdaroğlu'ndan, Erdoğan'a:
- Sen ihaneti git Erbakan'a sor.
Yaz sıcağında "fanatik taraftarların hoşlanacağı" bir atışma.
Taraftar "alkışlıyor."
Lider de "nasıl da güzel gol attım" diye seviniyor.
***
Ne Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin başına
"ihanetle geldi."
Ne de Recep Tayyip Erdoğan,
"Prof. Erbakan'a ihanet etti."
***
Deniz Baykal
"dış tezgâh... Türk siyasetini yeniden dizayn etme gayreti kokan bir kaset komplosuna" kurban gitti.
Yerine Kılıçdaroğlu geldi.
"O koşullarda" en iyi tercihti.
Tercihin doğruluğu, Kılıçdaroğlu'nun
"CHP'ye bir hareketlendirme getirmesinden" belli.
Refah Partisi
"kapatılmış", Prof. Erbakan
"yasaklanmıştı."
O harekete gönül verenler
"kurulan her partimiz kapanıyor, umutlarımız boşa gidiyor" diyorlardı.
Recep Tayyip Erdoğan
"umutları boşa çıkarmayacak" bir partileşme/yenileşme yolunu seçti.
Ve başarılı oldu.
Başarısının kanıtı, partisini
"ilk seçimde iktidara taşıması."
***
Ne yani, Deniz Baykal
"evinde oturup, CHP'nin kaderine mi hükmedecekti?"
Ne yani, Prof. Erbakan
"yeni partinin genel başkanının kim olacağına, evindeki istişareyle mi karar verecekti?"
***
Ne Kılıçdaroğlu
"ihanet" içinde.
Ne de Erdoğan.
Ama ikisinin de birbirlerini
"ihanetle suçlamalarında" bir sakınca yok.
Zira bu yaz sıcağında siyasetçilere ve medyaya
"malzeme" lazım.