AB yolculuğumuzun seyir defterine bakıyoruz da... "Acaba" diyoruz:
- Biz önemli bir hata mı yapıyoruz?
"Evet... Yapıyoruz."
***
Türkiye bir
"Bulgaristan değil."
"Romanya değil." AB bizimle
"onlarla görüştüğü gibi" görüşemez ki. Zira...
Bizim
"geçmişte kazanılmış haklarımız" var. Üstelik bu hakların
"AB Adalet Divanı kararlarıyla" bir kez daha
"altı çizilmiş."
Yani
"çift dikiş." Türkiye;
Kazanılmış ve verilmeyen hakların mücadelesini yapmalıydı... Yapmalı... Bunu yapmıyoruz.
AB, kazanılmış haklarımızı yeniden müzakereye açıyor... Biz de bu duruma seyirci kalıyoruz.
"Hata" burada.
***
"Gümrük Birliği'ne" imza attık, mallar serbestçe dolaşıyor. Bunun ardından
"insanlar da serbestçe dolaşacaktı... AB ile anlaşmamız vardı." Ama
"hani, nerede?"
***
Görüyoruz,
"Başmüzakereci" gayretli.
Gece gündüz demeden koşturuyor.
Ama onun çalışkanlığı sonuç almaya yeterli mi? Yığınakta yapılan hata, savaşın sonuna kadar sürermiş.
Biz yığınakta hata yapıyoruz... Kazanılmış haklarımızın kavgasını veremiyoruz. Kazanılmışı koruyamazken,
"yenisini" nasıl alacağız?