Başbakan Özal ile gazeteci Çölaşan "mahkemelik" olmuşlardı.
Emin "Başbakan'a... Ailesine" gelen "ölçüsüz hediyelerden" bahsetmiş. Kızına "Jaguar otomobil verildiğinden" falan.
Özal da "dava açmış."
***
Mahkeme bizi çağırdı.
Hâkim
"ne diyorsunuz" dedi:
- Hediye konusuna nasıl bakıyorsunuz? "Hâkim Bey" dedik:
Yılbaşı gecesi kapımız çalındı... Başbakanlık'tan bir görevli dedi ki:
"Size, sayın Başbakan'ımızın yeni yıl hediyesi."
Paketi açtık,
"elbiselik kumaş" vardı.
Başbakan'ı aradık...
"Teşekkür edip, yeni yılını kutladık."
Ama gelen hediye
"buzdolabı, TV, otomobil" olsaydı... Durum değişirdi.
***
Hâkim Bey bir
"Özal'ın avukatına" baktı, bir de
"Emin'e ve Emin'in avukatına..."
Ve dedi ki:
- Durum anlaşılmıştır... Hediyenin de bir ölçüsü vardır.