Seneler önce "Öğretmenler Günü'nde" bir yazı yazmıştık. "Hafize Hanım...Eski bir öğretmen olarak, oğlunuzu uyarıyor musunuz?.. Öğretmenlerin durumunu iyileştirmesini söylemiyor musunuz?" diye.
***
Ertesi gün
"Hafize Hanım'ın oğlu" aradı:
-Annem kulağını çekecek!
-Sayın Başbakan, annenizin ellerinden öperiz ama... Çekilecek kulak bizimki değil ki.
"Başbakan Özal" kahkahayı basmıştı.
***
Dün Recai Abi (Kutan) ile eski günleri konuşuyorduk. Kutan'ın babası İsmail Bey
"Malatya-Gazi İlkokulu Müdürü" idi.
Özal'ın annesi Hafize Hanım da
"Aynı okulun öğretmeni."
***
Recai Abi dedi ki:
Babam müdürken... Hafize Hanım öğretmenken... Öğretmen, toplumda
"yüksek bir statüye" sahipti.
Babam, ilkokul müdürü olarak, mahallenin
"kanaat önderiydi... Lideriydi."
Malatya protokolünün
"önemli isimlerindendi."
Babama
"Şeyhülmuallimin" unvanı verilmişti.
Bugün öğretmenin maaşına, statüsüne bakıyorum da...
"Üzülmemek mümkün mü?"