Neşet Ertaş Ankara'ya geldiğinde onu Esenboğa Havaalanı'ndan aldırırız.
Oteline yollarız.
Ama o otele gitmeden önce gazeteye uğrar.
Çayımızı kahvemizi içer...
Sonra da saz elde, başlar "çalıp çığırmaya."
***
Son gelişinde
"bilmiyoruz ki neye", ama
"bir şeye" duygulanmıştı.
Sesi odamızdan dışarı taştı:
"Bilemedim kıymatını kadrini,
Hata benim günah benim suç benim."
***
Neşet Usta'ya takılmıştık.
"Bu türkünün siyasi bir yanı var mı" diye.
"Anlamam" yanıtını vermişti:
- Siyaset benim işim değil... Ama merak ettim, neden sordunuz?
***
"DP'liler ve ANAP'lılar için sorduk" demiştik.
Bilemediler
"partinin" de
"iktidarın" da
"kıymatını kadrini."
Şimdi dövüşüp duruyorlar.