Bardak "soğuk... Buz gibi."
Çaydanlıktaki çay ise "demini almış... Ateş gibi."
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker dedi ki:
- Bu çayı içeceğiz.
- Ama bardak çatlar.
- Marifet de orada zaten... Bardağı çatlatmadan, bu çayı bu bardağa koyacağız... Ama nasıl koyacağız?
***
"Konuşarak, uzlaşarak, birbirimizi anlayarak" koyacağız.
"Sevgiyle" koyacağız.
"Şiddetten uzak durarak" koyacağız.
***
Bakan Bey'le konuşurken söz "hoşgörüden" açıldı.
Bu konuyu da "bilim adamlarının" ele alması, araştırması gerekiyor.
Zira;
- Hoşgörüden bahseden çok.
- Ama bahsedenlerin önemli kısmında hoşgörünün "H" si yok.
- Çok kişi yabancıya gösterdiği hoşgörünün KDV'sini kendi çevresine göstermiyor.
***
Mehdi Bey "ilginçtir" diyerek bir şey anlattı:
- Kişi, başka mahallede oturana gösterdiği hoşgörüyü acaba aynı apartmanda oturduğu kişiye de gösteriyor mu?
"Doğru" dedik.
Çok kişi apartman komşusundan "günaydını" bile esirgemiyor mu?
***
Bir yanda göç...
Bir yanda modern yaşam...
Bir yanda 24 saat TV yayını... Haberler, diziler, vurdulu kırdılı filmler.
Bir yanda bölgeler arasındaki sosyal ve ekonomik farklılık.
Bir yanda gelir dağılımındaki bozukluk.
"Artı" eğitimsizlik. Ve töre cinayeti... Kan davası... Katliam.
***
Ama "bu diyarı terk edemeyeceğimize" göre...
Bu deveyi "ya güdeceğiz."
"Ya da" güdeceğiz.
Sıcak çayı, soğuk bardağa koymayı becereceğiz.