Soğuğun lafı mı olur, hava buz... Buz.
Üstelik bir de fırtına başlamaz mı?
Ardından da kar.
Önünü görebilene, ayakta durabilene aşkolsun.
Kar fırtınasında bir o yana, bir bu yana savruluyoruz.
Ve akşam karanlığında kendimizi "Cemiyet'e" atıyoruz... Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti'ne.
***
Nâzım Hikmet diyor ki:
"Erzurum'un kışı zordur, balam,
Tandırda tezek yakar Erzurum.
Buz tutar yiğitlerin bıyığı,
Erzurum'da kaskatı, dimdik ölür adam,
Kabullenmez yılgınlığı."
***
Cemiyet Başkanı Feridun Fazıl Özsoy ve yerel medyadan arkadaşlar bizi bekliyorlar.
Durdemir Bilirdönmez, İrfan Alyanak, Salih Tekin, Ayhan Türkez, Mesut Gürlek, Muhammet İspirli, Adnan Demir, İrfan Tarakçıoğlu, Mahir İnanç, Cahit Hınıslıoğlu.
Ve çaylar geliyor.
Dışarıda kar yağışı artıyor, içerde sohbet koyulaşıyor.
***
Erzurum'a "seçim için" geldik.
Ama "bu havada" söz önce "yakıttan" açılıyor.
Herkes dertli:
* Doğalgaz geldi... Ama ateş pahası.
* Ayda 600-700 lira vereceksin ki doğalgazla ısınabilesin.
* Yine kömüre dönülüyor.
***
Dışarıya bakıyoruz.
Hâlâ kar, hâlâ deli rüzgâr.
Sabahattin Ali' nin şiiri aklımıza geliyor.
"Başım dağ saçlarım kardır,
Deli rüzgârlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır."