Anadolu'da yaygın sözdür:
- Erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır. Siyasette de "erken kalkmak iyidir" fakat... Seçim kampanyasını "erken başlatmanın" da riskleri vardır. Zira:
1. Yola erken çıkan bakarsınız yoruluverir.
2. Ve seçim yaklaştıkça temposu düşüverir.
Oysa "yarışın sonuna doğru tempoyu yükseltmek gerekir."
***
İstanbul'da seçim yarışının "görünür ana malzemesi" çamur.
Kadir Topbaş "İstanbul tertemiz" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu da "çamurlu yolları" gösterdi.
Bizce "birinci etap" çamur üzerine olmamalıydı.
***
Önümüzde şubat var, mart var.
Yağmur yağacak, kar yağacak.
"Takke düşecek, kel görünecek."
Yollar temiz mi olacak pis mi, yağmurda karda İstanbul ne hal alacak?
Bunun için "1-2 hafta beklemek" yeter.
Şimdiden "nerede çamur var, nerede su birikintisi" diye yollara düşmeye ne hacet?
***
"Yolsuzlukla mücadele" de ince ayar isteyen işlerden.
Toplumun "yolsuzluktan yakındığı" kesin. Kılıçdaroğlu'nun "müfettişliğinin" prim yaptığı da ortada.
Ama burada "ölçü iyi tutturulmazsa" yarın "şu söylenti" çıkar:
- Bakkalın manavın, kasabın işportacının da defterine bakacakmış.
Söylenti yaygınlaşınca "al başına belayı."
***
Kampanyanın "başlangıcı" önemlidir, fakat...
"Bitişteki tempo" çok daha önemlidir.
Ve günümüzde bu iş bir "bilimdir."
Siyasetçiye düşen ise:
1. Gaza gelmemektir.
2. Bilime kulak vermektir.