Hafta içinde "Ankara'nın Hacıbayram semtine" gitmiş, bölge esnafıyla konuşmuş ve dinlediklerimizi yazmıştık.
"Yazmadığımız bir şey" kaldı. Esnaftan (Hacıbayram'ın girişinde, sağdaki büyük mağazadan) Erdal Özmen'le ilgili.
***
Taşçıoğlu Mağazası'nda, "esnaf" da vardı, "müşteriler" de.
Konu "türban... CHP... Siyaset... Laiklik" üzerineydi.
Erdal Özmen telefonu çevirdi.
"Eşiyle" konuşmaya başladı.
- Hanım, Yavuz Abi dükkanda... Telefonun sesi açık... Şimdi sana iki soru soracağım... Bir, başucumda hangi kitap var?
- Nutuk.
- İki, salonda, sehpanın üstünde ne var?
- Kur'anı Kerim.
***
Erdal Özmen bize döndü:
- Dinimi de seviyorum Atatürk'ü de... Dindar olmam Atatürk'ü sevgime engel değil... Atatürk'e bağlılığım da dindarlığıma engel değil.
"Dinleyenler" dediler ki:
- Öyle öyle... Bizim için de öyle.
Oturduğu semte ya da üstüne başına bakıp insanları "belli bir rol modeline" oturtmak kolay ama...
Acaba "ne kadar doğru?"