Geçen hafta yazacaktık.
Ama üç günlük "Patalya dizisi" nedeniyle köşemiz doluydu. Yazamadık.
Konu "Abdüllatif Şener meselesi." Kuracağı parti tutar veya tutmaz "ayrı mesele."
Bunu zaman gösterecek.
Fakat Şener'in AK Parti'den kopuşu sırasında "yaşananlar" tarih dedenin not defterine geçecek.
***
Şener'in "ayrılacağı belliydi." Aylardır "konuşuyordu."
Kurucusu olduğu parti ile ilgili "eleştirilerde bulunuyordu."
1- AKP, Şener'i "disipline" verebilirdi... Vermedi.
2- Partiden "atabilirdi." Atmadı.
Abdüllatif Şener;
1- İstifasını "postayla" gönderebilirdi bunu yapmadı... Bizzat götürdü Genel Başkan'a sundu.
2- Genel Başkan Erdoğan "Abdüllatif bey istifasını benim özel kalemime bıraksın" diyebilirdi... Bunu yapmadı.
***
Şener, partinin "yetkili organında" konuştu.
Kimse "azarlamadı", kimse "tartaklamadı", kimse "pet şişe atmadı." Kimse "defol git" demedi. Partiden "uygar bir şekilde" uğurlandı.
AKP Genel Sekreteri "kapıya kadar Şener'e eşlik etti."
***
Siyasette her zaman "mezara kadar birliktelik" olmaz.
Bazen "yollar ayrılır."
Önemli olan "boşanma sırasında" yakışıksız şeylerin yaşanmamasıdır. Geçen hafta Abdüllatif Şener'in "AKP'den boşanma görüntülerini" izlerken aklımıza yıllardır unutamadığımız "bir başka boşanma olayı" geldi.
Hatırlayacaksınız... Parti yönetimini eleştirdi diye eski Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk nasıl "pencereden atılıvermişti... Partisinden nasıl ihraç edilivermişti."