Her şey ÜmraniyeÇakmak Mahallesi'ndeki bir gecekonduda "el bombaları... Patlayıcı maddeler... Silah bulunmasıyla" başladı.
Üstelik bulunanlar "ordu malıydı." Olay aydınlatılmalıydı.
Ucu nereye kadar uzanıyorsa, oraya kadar gidilmeliydi.
Ve "soruşturma" başladı.

***

Derken bir "emekli komutanın" görev sırasında tuttuğu "günlükler" ortaya döküldü. Bir "darbe hazırlığı" söz konusuydu.
Ama "komuta heyeti arasında" görüş farklılıkları vardı.
Günlükler "işportaya düştü."
"Garip olan" şu:
Soruşturma sırasında "çok kişinin" bilgisine başvuruldu. Kimi tutuklandı, kimi serbest kaldı.
Ama kimse "günlük sahibini" çağırıp, bir şey sormadı.

***

Ve bu arada bizim Mustafa Balbay da "gözaltına alındı, sorgulandı, mahkemeye çıkarıldı", sonra da serbest bırakıldı.
Geçmiş olsun. Ama yine "garibimize giden" şeyler var.
1. ABD elçisi davet etmiş. 4 gazeteciyle yemek yemişler. Bu işin Ergenekon'la ilgisi ne?
2. Balbay'a bir okuyucusundan faks gelmiş. Faksı gönderen, "Ahmet Necdet Sezer CHP'ye girmeli" demiş... Bunlar soruşturma konusu olacak şeyler mi?
3. Balbay, karargaha gitmiş. Komutanla konuşmuş. Görüşmenin görüntülü kaydı var. Allah Allah!.. Demek ki hem misafir kabul ediyorsun, hem de misafirin ziyaretini gizli kamerayla kaydediyorsun. Ayıp bir şey.
Ya "Ergenekon'un kasası" diye "içeri alınan", kanser olan, ölüm döşeğindeyken tahliye edilen ve tahliyesinden sonra da ölen, "cenaze masrafını karşılayacak parası bile bulunmayan Kuddusi Okkır olayına ne demeli?

***

Kafalar "karışık."
Konu "kördüğüm." Kördüğümü çözecek olan ise bağımsız yargı. Güvenelim, yıpratmayalım ve bekleyelim.