Geçen ay bir sabah, Ankara'nın "yeni alışveriş merkezlerinden" Antares'e gitmiştik.
"AVM sahipleri" ile kahvaltıya.
Piyasa durgundu ve AVM sahipleri "kiracılarımız zor durumda, kiraları biraz indirelim" diye konuşuyorlardı.
***
Koca koca tepsiler içinde "kahvaltılar" geldi. Biz "teşekkür ettik" geri çevirdik.
Sinan Aygün ise garsona "ver çocuğum" dedi:
- Battı balık yan gider... Doktorun her dediğini dinlersek açlıktan ölürüz.
***
"ATO' nun fotoğrafçısı" da oradaydı.
"Çek... Sinan Aygün' ün önündeki tepsiyi çek" dedik.
Masadakilerden biri sordu:
- Altına ne yazacaksınız?
- Aynen şunu: Aygün "ekonomi kötü, millet aç" diyor ama... Kendisi maşallah peynir, sosis, zeytin, yumurta, tereyağı, reçel ne varsa mideye indiriyor.
***
"Sonra" onlar toplantı yaptılar.
Biz "izin isteyip" kalktık.
AVM sahipleri "benim otomobilim sizi bıraksın..." diye birbirleriyle yarışırken...
Sinan Aygün şoförü ile korumasına seslenmişti:
- Yavuz beyi gazetesine bırakın.
Sonra da kulağımıza eğilmişti:
- Abi o resmi gazeteye basma... 2 kişi çok kızar... Biri Mine (eşi Mine Aygün), diğeri de doktor.
***
Aygün'ün otomobiline "sağ arka koltuğa" oturduk. Bir de baktık koltuğun yanında "tabanca, tüfek."
Hemen "cepten" Aygün'ü aradık:
- Kardeşim belli ki koruma altındasın... Her an başına bir iş gelebilir ki, bu önlemleri almışsın.
- Evet, maalesef öyle.
- İyi de ya birileri, araçta senin olduğunu sanıp da bizi çapraz ateşe alırsa...
Aygün gülmeye başlamıştı.
***
Dün ATO'nun "sinek uçsa sesi duyulacak kadar sessiz koridorlarında" dolaşırken, "bu anıları" düşündük.
Ve bu arada "vefa denilen şeyin ne olduğunu da" gördük.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve ATO'nun başkan yardımcıları Salih Bezci ile Ali Gökşin "ATO personeline moral hocalığı yapıyorlardı."
