Pazartesi günü Polatlı'da "şehit Sedat Akça'yı cennete uğurladıktan sonra" Ankara'ya dönmek için otomobilimize doğru yürürken, birkaç kişi yolumuzu kesti:
- Sizi bırakmayız.
Az ileride Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ü gördük.
Birkaç kişi de onu durdurmuştu.
Çaresiz "olur" dedik ve sorduk:
- Ne istiyorsunuz?
- Yetti artık... Akan kan dursun.
***
Polatlı'nın 12 yıllık Ticaret Odası Başkanı "yemek yemeden yollamayız" dedi.
Sonra diğer esnaf "çayımızı içeceksiniz" diye tutturdu.
Sinan Aygün'le birlikte "bir dükkana" girdik.
***
Önce Polatlı'nın "yerlisi", çiftçi Adil Ünalan konuştu:
* 4 yıl önce buğdayın kilosunu 430 binden sattım... Şimdi 335 bine satıyorum... Aha makbuzu.
* Gübre 125 binden 450 bine çıktı.
***
Ertuğrul Kıymaz, Polatlı esnafından.
Tekstilci.
Canan Karapınar da esnaf.
Recep Hatipoğlu da.
Biri dedi ki "sanayi çarşısını bir dolaşın, çekiç sesi duyamazsınız."
Diğeri dedi ki "piyasa ölü."
Öteki dedi ki:
- Eğri oturalım, doğru konuşalım... Halkın durumu gazetelerin yazdığı gibi değil... Kağıt üzerinde her şey mükemmel... Ama gerçek çok farklı.
***
Ticaret Odası Başkanı Muzaffer Sevinçel "30 yıllık kuyumcu."
Dükkanı "Polatlı'nın ortasında."
Cumhuriyet Meydanı'nda.
Dükkanda oğlu vardı.
Müşteri ise "hak getire."
***
Eskiden köylü, kasabalı "bu mevsimde düğün yaparken" kuyumcuya gelir "takı" alırmış.
Yerel "örf, adet, geleneklere" göre, "erkek tarafının alması gerekenler" Sevinçel Kuyumculuk'un sahibi Muzaffer beyin anlatımıyla şunlarmış:
* En az 2 metre zincir.
* En az 10 burma bilezik.
* 3 beşibiryerde.
* 5-10 tane gremsiye. (Gremsiye Cumhuriyet altınının 2.5 kat büyüğü imiş.)
* 10 tane sarılira. (Sarılira, Ata altını ayarında.)
***
"Ya şimdi" diye sorduk.
Muzaffer Sevinçel "ihtiyaç kadar" yanıtını verdi.
- Yani?
- Dün bir müşteri geldi... Oğlunu everecekmiş... Yüzük, saat ve küpe aldı, hepsi o kadar.
- Ya bilezik?
- Alamadı... Zaten bileziğe gücü yeten de ya 1 bilezik alabiliyor, ya 2.
***
Yine sokağa çıktık.
Amacımız "bir an önce Ankara'ya dönmekti."
Biz "yazı yazacağız" dedik.
Sinan Aygün "acil bir randevusu olduğunu" söyledi.
Ama Polatlılılar "yemek yedirmeden bırakmayız" diye ısrar ediyorlardı.
Bu sırada yanımıza bir kadın yaklaştı.
Elindeki bayrağı sallayarak konuştu:
- Daha ne kadar şehit vereceğiz?.. Yetmedi mi?
***
Sonra bir esnaf önümüzde durdu:
- Beni de dinleyin... Her şey dışardan görüldüğü gibi tozpembe değil... Halkın arasına girin... Dinleyin... Tencere kaynıyor ama aş mı kaynıyor, taş mı görün.
***
Nüfusu 100 bine dayanan Polatlı "Ankara'nın bitişiğinde." 75 kilometre.
Merak eden gider ve halkın "terörle ilgili öfkesini" görür, "ekonomiyle ilgili tepkisini" dinler.