Yargıtay Büyük Genel Kurulu dün "zehir, zemberek" bir bildiri yayınladı... Bildirinin "doğrudan muhatabı" yok... Ama bildiri ile "taş atılan çevre" çok.
Ve "sert bildiri", satır araları dikkatle okununca sanki bir "pasif savunma."
Yargıtay, bu bildiri ile "topu üstünden atıyor."
İyi de "top şimdi nerede?"
***
Garip bir rastlantı olsa gerek...
Yargıtay'ın "siyaset sınıfına" taş attığı bildirinin yayınlandığı gün, gazete manşetlerinde "bir yüksek yargıcın, mahkemeyi etkilemek için, bir hakime ettiği telefonun kayıtları" yer alıyor.
Yani hep "siyaset mi suçlu?" Yargının da "özeleştiri yapması" gerekmiyor mu?
***
Aslında "yargı konusunun" gündemde tutulması şart.
Bütçenin "binde 7'si ile" sağlıklı yargı olmaz.
"Bu iş yüküyle" yargı çalışamaz. Yargının "bina, kadro ve maaş" sorununun çözülmesi şart.
Yargı hizmeti dünyanın her yerinde "pahalıdır."
Ama yargı konusu konuşulurken "gündeme" bunlar getirilmiyor.
Gündem: "Polemik... Suçlama... Karşı suçlama... Ve savunma."
Sonunda yargı "daha da yaralanıyor."
***
Yargı "kuşatılmışlıktan" yakınıyor. Ama "kimin ya da kimlerin kuşattığı" konusu boşlukta bırakılıyor.
Yargı, siyaset sektörüne "dokunulmazlık zırhının arkasına saklanıyorsunuz" diyor.
Siyaset de aynı sözleri "yargı için" söylüyor.
AB'nin konuşulduğu şu süreçte yargı ile siyaset, dokunulmazlık için böylesine "saç saça, baş başa" kavga edeceğine, oturup anlaşsınlar.
Ve "tüm dokunulmazlıklara dokunulsun" konu kapansın.
***
Gözlediğimiz bir diğer konu da "önyargılar."
Tartışmanın tarafları birbirlerine "güvenmiyorlar."
Yargı "siyaset beni köşeye sıkıştırmak istiyor" düşüncesinde.
Siyaset de yargıya "aynı şüpheyle" bakıyor.
Ama bunlar "açık, açık" söylenmiyor. Taraflar, üstü örtülü cümlelerle "sanki karnından konuşuyor."
"Eteklerdeki taşlar" bir dökülebilse... Hem "taraflar" rahatlayacak. Ve hem de "sağlıklı bir tartışma ortamı" doğacak.
***
Siyaseti suçlayan yargı, kendi içinde bir "daire başkanı seçimini" aylarca sonuçlandıramayıp, "siyaset sektöründen yardım istemek zorunda kaldığını" unutmamalı.
***
Ayrıca "yüksek yargı" kendi içinde ne kadar "birlik, beraberlik halinde?"
"Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılandırılması" konusu bile yüksek yargıyı birbirine düşürmüyor mu?
Anayasa Mahkemesi başka fikirde, yüksek yargının diğer unsurları başka fikirde.
Söyler misiniz "bu sorunu" kim çözecek?
***
"Yargı, siyaset, MİT, polis, telefon konuşmaları, bildiri" gibi konulara biraz "tepeden" bakınca, görünen manzara şu:
Sanki herkes birbirine "aba altından sopa gösteriyor."
"Hukuk devletinde" böyle şey olur mu?
***
Uzun sözün kısası "yargı yıpratılmamalı."
Ama yıpranmada "yargının da hiç rolü, kusuru" yok mu?
Ve "suçlamalar, savunmalar" yargının yıpranmasını ne kadar önleyebilir?
Görünen o ki "bu yara daha bir süre kanamaya devam edecek."