Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önceki gün İngiliz Başbakanı Tony Blair onuruna bir yemek vermişti... Konuk başbakan bir ara "Türkiye'de İslami bir parti" diye söze başlayınca...
Daha cümlesini bitirmeden, Tayyip bey araya girdi:
- Biz İslami bir parti değiliz.
Yemekte Dışişleri Bakanı Abdullah Gül vardı.
Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger vardı.
İstanbul Milletvekili Egemen Bağış vardı. Dışişleri mensupları vardı. Tabii Tony Blair'in kadrosu vardı. Recep Tayyip Erdoğan sözlerine devam etti:
- Dindar insanlar elbette var ama, biz dini ön plana çıkaran bir parti değiliz... Biz siyasi bir ekibiz... Ve siyasi iddiamız var.
Yemekte AB konuşuluyordu. "Fransa'nın, Almanya'nın tavırları" üzerinde duruluyordu.
Ama Tony Blair'in AKP'den "İslami parti" diye bahsetmesi ve Tayyip beyin de "müdahalesi" üzerine, bir süre için "konu" değişti.
Ve Başbakan Erdoğan "partisini anlatmayı" sürdürdü:
- Biz Türkiye'nin yeni sağını inşa ediyoruz... Bir bukette nasıl renk renk çiçek oluyorsa, bizim içimizde de değişik renkler var... Ama bu renklerden hiçbirinin temel referansı din değil.
Başbakan: - İnşa ettiğimiz yeni sağın temel taşları şunlar... Demokrasi... Laiklik... Rekabete dayalı piyasa ekonomisi... Sosyal devlet... Barış... Dünya ile entegrasyon.
Tony Blair "bunları dinlemekten memnun olduğunu" söyledi.
Ama Tayyip beyin sözleri bitmemişti. Devam etti: - Avrupa'da Hıristiyan demokrat partiler var... Ama hiçbiri, Vatikan'a bağlı bir siyasi düzen getirmenin peşinde değil... Bizde de durum aynen öyle... Dini düzeni siyasette egemen kılmak gibi bir düşünce asla yok.
Tayyip beyin konuşmasını "Dışişleri Danışmanı" İstanbul Milletvekili Egemen Bağış tercüme etti.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, Tayyip beyin sözlerini destekleyen "jestler, mimikler" sergilediler.
Başbakan Erdoğan: - Dini inancı esas alan, dini organizasyona dayalı bir devlet idaresini kesinlikle düşünmüyoruz... Böyle bir şeyi kabul edemeyiz.
Sonra yine AB konusuna dönüldü. Tony Blair, Türkiye'nin AB üyeliği hakkında "büyük bir mutabakat mevcut ama yine de bazı yerlerde tereddütler olabilir... Kendinizi anlatmaya devam etmelisiniz" gibi sözler söyledi.
"Komisyon raporu çok önemli... Eğer rapor olumlu gelirse sorun çıkmaz" dedi.
Ve yemek "bu hava içinde" sona erdi.
Görülüyor ki Tayyip beyin de AKP'nin de "yumuşak karnı" İslami parti meselesi.
Partisinden böyle bahsedilince, Başbakan sanki "nasırına basılmışçasına" tepki gösteriyor.
Ve başlıyor "kendisini anlatmaya." "Partisini anlatmaya."
Başbakan'ın "iki hususu" göz ardı etmemesi gerek.
Siyasette "sicil" vardır.
Ve sicil, bir gölge gibi, siyasetçinin peşini bırakmaz.
Bu sicil "hiç silinmez" mi diyecek olursanız...
Silinir silinmesine de "zaman alır." Toplumun "sicil sahibinin gerçekten değiştiğine inanması" gerekir.
İkinci hususa gelince...
Yeni sağı inşa etmek için yola çıkan siyasi kadro "uzlaşmaya, diyaloğa" önem verir.
"Gerginlikten" uzak durur.
Yargıyla sürtüşerek, üniversite ile didişerek, kurbağayı ürkütmeye değmeyecek taşlar atarak yeni sağ inşa edildiği nerede görülmüş?