Malatya'nın "çevresini" dolaşıyorduk. "Kapıkaya Barajı" diye bir tabela gördük.
Tabelanın yanında "baraj inşaatı ile ilgili" bir de "büyük tabela" vardı:
Başlangıç: 25.06.1998
Bitiş: 24.09.2005 "Demek gelecek yıl bitecek" diye düşündük. Otomobili "baraja doğru" sürdük.
"3-4 kilometre sonra" şantiyeye ulaştık. Ve öğrendik ki "barajın, gelecek yıl bitmesi mümkün değil." Zira "inşaat şu anda yüzde 30 seviyesinde."
"Bu baraja, bu yıl, bir milyar lira ödenek ayrılmış." "Şaka" sandık. "Gerçekmiş."
Kapıkaya Barajı "yarım."
Boztepe Barajı "yarım." Yoncalı Barajı "yarım." Çat Barajı bitmiş "sulama kanalları yarım." "Yarım kalan" iş o kadar çok ki.
Yöredeki köylüler "baraj bitecek, arazimiz sulanacak" diye, kayısı dikmişler.
Ağacı "tenekeyle su taşıyarak" sulamışlar. Ağaçlar büyümüş. Ama ne baraj var, ne de su. Köylü şimdi yakınıyor:
- Ne yapak?.. Ağaçları sökek, odun niyetine mi yakak?
***
Köylü için DSİ demek "devlet" demek. "Kurtarıcı" demek.
"Bu coğrafyada" Recai Kutan'ın "kredisi büyük." Yaşlı köylüler ondan "müdür bey" diye söz ediyor. "Siyasete girmeden önce DSİ'nin müdürüydü" diyorlar.
Köylülerin yanından Recai Kutan'ı aradık: - Hemşehrilerimiz su istiyor. Recai bey "çok duygulandı." "Haklılar" dedi: - Baraj inşaatları durdu... Bu işe sahip çıkmak lazım... Konu siyasetin üstünde.
***
Bir ara "her kafadan bir ses çıkınca..." "Durun" dedik: - Önce herkes kim olduğunu söylesin... Sonra da derdini.
_ Ben Cemil Fırat... Emekliyim... Çiftçiyim... AKP'liyim... Belediye Meclisi üyesiyim. (Kale ilçesinden)
_ Ben Cemal Öztop... Ticaretle uğraşırım... Çiftçiyim... Büyük Birlik Partisi'ndenim.
_ Ben Rifat Baykal... Esnafım... Çiftçiyim...
_ Ben Mahmut Aslanoğlu... Çiftçiyim.
_ Ben Raif Deniz... Çiftçiyim. "Çiftçi olmayan" yok. Sorunlarına gelince: - Mahsulden gelen para elektriğe, mazota gidiyor... Dereden, pompa ile su çekiyoruz... Hani barajlar bitecekti... Hani sulama kanalları yapılacaktı... Mahsulü kolayca sulayacaktık.
Kale'nin nüfusu 5.7882. Köyleriyle birlikte
11.374. Kaymakamı Hüseyin Konak. Kale'nin de, bölgedeki diğer yerlerin de sorunu "varlık içinde yokluk çekmek."
Yani "barajların... Sulama kanallarının" bitmemesi. Suyun "uzakta kalması." Köylünün biri dedi ki "Özal olsa idi bu işi takip eder idi... Demirel olsa idi takip eder idi." "Bizim köylü" bir alem. "Daldan dala" atlıyor. "Tarih hocası" gibi neler anlatıyor:
Birinci ihtiyar:
- Recai Kutan'ın babası İsmail efendi Malatya'da Gazi İlkokulu'nda öğretmen idi.
İkinci ihtiyar:
- Turgut Özal'ın annesi Hafize hanım da aynı mektepte öğretmen idi.
Üçüncü ihtiyar:
- Hasan Celal Güzel'in anasının, babasının evi de okulun az ötesindeydi... Hasan da aynı mektepte okudu.
Dördüncü ihtiyar:
- Gazeteci oğlum... Recai beye telefon ettin, sevindirdin... Bir telefon da Tayyip beye ediver.
***
Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mücahit Fındıklı "çevremizdeki kalabalığa" dedi ki:
- Yavuz bey sorunlarınızı yazacak... Şimdi izin verin de yoluna devam etsin.
Mücahit beyin "araya girmesiyle" kalabalığı yarıp, yolumuza devam edebildik.
Zira "su derdi" öylesine canlarına tak etmiş ki... Bıraksanız, saatlerce konuşacaklar.